ÖZET

Ekonomik büyümenin artık sadece finansal verilerle ölçülmediği göz ardı edilemez bir gerçektir. Bugün, başta Avrupa olmak üzere gelişmiş ülkelerin neredeyse tamamında daha adil, kapsayıcı ve sürdürülebilir stratejilerin; bir diğer deyişle karbon ayak izi daha az olan yatırımların önem kazandığı görülmektedir. Bu anlamda iklim krizine karşı daha yaşanabilir bir dünya inşa etmek, sistemi insancıl bir şekilde dönüştürme amacıyla ortaya konmuş ve üzerinde uzlaşı sağlanmış yol haritalarından biri de Avrupa Yeşil Mutabakatı (European Green Deal)’dır. Bu çalışmada sürdürülebilir tüketim ve döngüsel ekonomi perspektifinden Avrupa Yeşil Mutabakatına dair bir okuma yapılacak, Mutabakat’ın Türkiye – Avrupa Birliği ilişkilerine etkileri ve Ticaret Bakanlığı’nın öncülüğünde hazırlanan Yeşil Mutabakat Eylem Planı tartışılacaktır.

Anahtar kelimeler: Sürdürülebilirlik, Tüketim, Avrupa Yeşil Mutabakatı, Yeşil Teori, Döngüsel Ekonomi

GİRİŞ

Sürdürülebilir bir dünya için küresel çapta çabaların tüm paydaşlar tarafından her seviyede artırılması ihtiyacı, küresel ısınma ve çevre sorunlarının giderek artan sosyal ve ekonomik krizlere yol açması gerçeği ile daha da pekişmiştir. Artan nüfus ve sınırlı sayıdaki kaynaklara bağlı olarak yeşil dönüşüm konusunun uluslararası toplumun en kritik gündem maddelerinden biri olduğunu kabul etmek gerekir. Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın temel kavramlarından sürdürülebilirlik, özelde de sürdürülebilir tüketim ile döngüsel ekonomi konuları bu çalışmanın üzerine yoğunlaşacağı ana temalar olup, Mutabakat’ın Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerine yansımaları ve Ticaret Bakanlığı’nın öncü girişimleri ile hazırlanan Eylem Planı tartışmanın temel akslarını oluşturacaktır.

AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI

Dünya ekonomisinin, pandeminin beraberinde getirdiği güçlüklerin yanı sıra birçok alanda artık daha zor bir dönemden geçtiği açıktır. 2020 yılında küresel ekonomide yüzde 3,3’lük tarihsel bir daralma yaşanırken, dünya mal ticaretinde yüzde 5,3’lük küçülme meydana geldiğini hatırlatmak gerekir (TCCB Strateji ve Bütçe Başkanlığı, 2021). 21. yüzyılın dijital ve yeşil dönüşümü küresel gündemin merkezine taşıdığı düşünüldüğünde bir yandan dünyada iklim değişikliği ile mücadele politikaları hız kazanırken, diğer yandan iklim değişikliğinin ticaret politikalarıyla bağlantısı giderek güçlenmiştir. Bu anlamda iklim krizine karşı daha yaşanabilir bir dünya inşa etmek, sistemi insancıl bir şekilde dönüştürmek için çeşitli yol haritaları bulunmakta olup bunlardan biri de Avrupa Yeşil Mutabakatı (European Green Deal) olarak sayılmaktadır.

Avrupa Komisyonu tarafından 2019 yılı sonunda ortaya konulan Avrupa Yeşil Mutabakatı, Avrupa Birliği’nin (AB) uzun zamandır beklenen nihai iklim eylem planı olarak, Avrupa’nın 2050 yılına kadar karbondan arındırılmasını amaçlamakta; bu amaçla da ekonomide köklü bir dönüşümü ve Avrupa kıtasında iklim nötrlüğüne (zararsızlık) ulaşılmasını öngörmektedir.

Dünya çapında yaşanmakta olan iklim krizinin etkilerini en aza indirmeyi amaçlayan politika, Avrupa Birliği’nin hazırda var olan hedeflerini daha geniş ve etkili bir biçimde hayata geçirmesine odaklanırken; söz konusu AB taahhütleri için politikanın işaret ettiği yıl 2050’dir. Mutabakat, hedef yıla ulaşana kadar Avrupa’nın iklimsel düzeyini iyileştirmeyi esas alan dönüştürücü politikaları kapsar.

Yeşil Mutabakat Planının esaslarına bakıldığında politikanın temelinde doğa ve çevreye ait kaynakların kullanımının daha ölçülü bir duruma getirilmesi olduğu ifade edilebilir. AB’nin hedeflediği eylem planı sayesinde iklim krizine neden olan şiddetli salınımların minimuma inmesinin yanı sıra çevresel kirliliği azaltma stratejisi öngörülmektedir. Yeşil Mutabakat Eylem Planında döngüsel ve temiz bir ekonomi çerçevesinde kaynakların daha verimli kullanımının amaçlanmasının yanı sıra biyolojik çeşitliliği eski haline getirerek çevre kirliliğini azaltma hedefi de yer almaktadır. Söz konusu planın bağlı olduğu politika esasları şu şekilde sıralanabilir:

  • Sürdürülebilir hareketlilik (Sürdürülebilir ulaşım araçları),
  • Biyoçeşitlilik (Dengesiz ekosistemi daha sağlam hale getirecek öneriler),
  • Kirliliği ortadan kaldırmak,
  • Sürdürülebilir sanayi (Çevre ve doğaya zarar vermeyen üretim döngüleri),
  • İnşaat ve renovasyon (Yeşil ve temiz bir inşaat sektörü),
  • Tarladan sofraya (Sürdürülebilir gıda stratejisi).

Burada üzerinde durulması gereken hususlardan biri böylesine geniş ve derin bir dönüşüm hedefi doğrultusunda Birliğin, üye ülkeler ve bölgeler arasında riskleri ve fırsatları makul bir dengeye oturtması gerektiğidir (Catuti, Kustova ve Egenhofer, 2020). Yeşil Mutabakat’ın, AB’nin yeni büyüme stratejisi olarak, yalnızca bireylerin refahını iyileştirmek üzere tasarlandığını söylemek yetersiz kalacaktır. Bu anlamda yeni büyüme stratejisinin bir parçası olarak Avrupa’yı iklim açısından nötr hale getirmek ve doğal yaşam alanlarını korumak sadece insanlara değil, diğer canlılara, ekonomiye ve toplamda gezegene olumlu yansımakla kalmayacak, onların refahlarını da sürdürülebilir kılacaktır.

Bu çerçevede AB, 2050 yılına kadar iklim açısından nötr olmayı; kirliliği azaltarak insan hayatını, hayvanları ve bitkileri korumayı; şirketlerin temiz ürün ve teknolojiler konusunda dünya lideri olmalarına yardımcı olmayı ve adil ve kapsayıcı bir geçişin sağlanmasını hedeflemektedir (European Commission, 2019).

Yeşil Mutabakat çerçevesinde düzenlenen iklim krizi mücadele politikaları yalnızca Avrupa Birliğini ve Avrupa kıtası ülkelerini bağlar nitelikte olmayıp, bu ülkeler ile ticari ve ekonomik ilişkilerinin devamını dileyen diğer tüm ülkeleri de bağlayıcı bir gelişmedir. 2020 yılı Mart ayından itibaren tüm dünyayı saran ve ülke ekonomileri üzerinde yıkıcı etkilere neden olan Covid-19 salgını sonrası birçok ülke salgınla mücadele ve ekonomik toparlanmayı ilk sıraya almış, yeşil ekonomi ajandalarında alt sıralara gerilemiştir. Avrupa Birliği Komisyonu ise pandemi ile mücadelede Yeşil Mutabakatı ekonomik iyileşmenin merkezinde konumlandırmış; Yeni Nesil AB Paketi (NextGenerationEU) ile de orta/uzun vadeli karbon nötr olma hedeflerinden, kısa vadede de “yeşil iyileşme” vizyon ve yol haritasından taviz vermemiştir (Keleş, 2021).

AVRUPA YEŞİL MUTABAKATININ TÜRKİYE – AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİNE ETKİLERİ : SÜRDÜRÜLEBİLİR YEŞİL EKONOMİK BÜYÜME FIRSATI

“Yeşilleşme”nin önemli bir ayağı ve Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin kritik bir parçası olan Mutabakat aslında bir paradigma değişikliği olarak kabul edilebilir. Mutabakat yalnızca bir çevre politikası değil, bünyesinde birçok stratejinin yer aldığı bir vizyondur. Bunu bir örnekle açıklamamız gerekirse ürünlerin ithalat ve ihracatında karbon ayak izi ve su ayak izini görmemizin gerekeceği bir döneme girmekteyiz. Dolayısıyla ticaret aslında Mutabakatın en kritik ayaklarından biri olacaktır. Diğer yandan sanayi sektörüne baktığımızda, Avrupa Birliği’nin yeni sanayi stratejisinin bugün yeşil anlayışla dizayn edildiği gözlemlenmektedir. Bununla birlikte, ulaştırma alanının da sürdürülebilir, akıllı ve ‘temiz’ bir sektör olmasına yönelik adımlar atılmaktadır (Ecer, Güner & Çetin, 2021). Benzer biçimde enerji başlığında ise AB’nin enerji sistemi entegrasyon stratejisi, hidrojen stratejisi, yenileme dalgası stratejisi, metal stratejisi, açık deniz yenilebilir enerji stratejisi gibi dikkat çeken stratejiler (Keskin, 2006) kabul ettiği görülmektedir. Tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde kapsamlı bir vizyon ortaya konduğunu söylemek gerekir. Bu durum, AB’ye üyelik yolunda aday ülke ve Gümrük Birliği’ne taraf olan ülke olarak bu stratejiyi yakından izlememiz gerektiğine işaret etmektedir.

Olası olumsuz etkileri bertaraf edebilmek ve ülkemizin sağlayacağı uyum ile hedeflenen politika değişikliklerini ülkemiz için fırsata çevirmek amacıyla Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında öne çıkan ve ülkemizi etkileyebilecek başlıca hususların titizlikle takip edilmesi gerekmektedir. Diğer taraftan, Avrupa Yeşil Mutabakatı ile AB politikalarında öngörülen kapsamlı değişikliklerin yanı sıra, uluslararası ekonomi ve ticarette meydana gelen dönüşüm karşısında, ülkemiz kalkınma hedefleriyle uyumlu bir şekilde sürdürülebilir, kaynak-etkin ve yeşil bir ekonomiye geçişi destekleyecek dönüşümün sağlanması, Türkiye’nin 1980 sonrası ihracata dayalı büyüme stratejisi ile küresel ekonomiyle sağladığı bütünleşmenin korunması bakımından büyük önem arz etmektedir.

YEŞİL MUTABAKAT EYLEM PLANI

Bir önceki bölümde açıkladığımız tüm gerekçeler ışığında hedeflenen politika değişikliklerinin, ülkemiz dış ticareti ile bağlantılı bir şekilde sanayi, tarım, enerji ve ulaştırma politikaları üzerindeki etkilerinin bütünsel olarak ele alınması ve ülkemizin Gümrük Birliği ilişkisi dikkate alınarak, uyumunu sağlayacak bir yol haritası oluşturulması ihtiyacı hasıl olmuş ve bu konunun ilk göze çarpan boyutlarından biri ticaret olduğu için Ticaret Bakanlığı kamu bürokrasisinde bu yol haritasının oluşturulmasına öncülük yapmıştır.

Bu itibarla, ilgili tüm politika alanlarında yeşil dönüşümün desteklenmesini hedefleyen bir strateji niteliğindeki Eylem Planına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Genelgesi 16 Temmuz 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Bu adımı, 9 ana başlığı, 32 hedefi ve 81 eylemi bulunan ve hem kamunun hem de özel sektörün sahiplendiği bir plan olarak tarif edebiliriz.

Bahse konu 9 başlığı vurgulamak gerekirse:

  1. Sınırda Karbon Düzenlemeleri,
  2. Yeşil ve Döngüsel Bir Ekonomi,
  3. Yeşil Finansman,
  4. Temiz, Ekonomik ve Güvenli Enerji Arzı,
  5. Sürdürülebilir Tarım,
  6. Sürdürülebilir Akıllı Ulaşım,
  7. İklim Değişikliği ile Mücadele,
  8. Diplomasi ve
  9. Avrupa Yeşil Mutabakatı bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetleri başlıkları altında belirlenen hedeflere ulaşılması amacıyla hayata geçirilecek eylemlere yer verildiği görülmektedir (Ticaret Bakanlığı, 2021).

Birçok ülkenin bugün karbon veya hidrokarbona bağlı olması sebebiyle yeşil finansmanın çok önemli olduğunu hatırlatmamız gerekir çünkü dönüşüm sancılı olabilecektir. Bugün baktığımızda hala petrol, doğalgaz ve kömür alışkanlık/zorunluluklarımız olduğu aşikârdır. Avrupa Birliğinin güncel karbon fiyatı ile yapılan senaryo çalışmalarında, Yeşil Mutabakatın ülkemiz ticaretine yıllık yaklaşık 1 milyar dolar ek vergi yaratacağı öngörülmektedir. Bu çerçevede, bu finansal kaynağın vergi olarak ödenmesi yerine, maliyet optimizasyonu süreçlerinde kullanılması, doğru adımların atılması ile de ülkemiz ve Avrupa Birliği arasında ekonomik ve ticari ilişkilerin arttırılması mümkündür.

Diğer yandan, Avrupa Birliği Konseyi, Avrupa Parlamentosu (AP) Genel Kurulu’nda onaylanan gelecek 7 yıllık bütçenin kabul edildiğini duyurarak 2021-2027 bütçesinin boyutunun 1 trilyon 74 milyar avro olacağını öngörmektedir. Yanı sıra 750 milyar avro gibi bir miktarı da Yeni Kuşak Avrupa adı verilen pandemi sonrası toparlanma fonuna ayırdığı düşünülünce yaklaşık 1.8 milyar avroluk bir bütçe söz konusudur. Burada sözü edilen AB’nin genel bütçesi olup, üye ülkelerin bütçesi kastedilmemektedir. Bu bütçenin en az yüzde 30’unun doğrudan iklim değişikliği – yeşil dönüşüm finansmanında kullanılacağı ilan edilmiştir. Yanı sıra 750 milyar avroluk yeni nesil AB fonunun da en az yüzde 20’sinin dijitalleşme için kullanılması öngörülmektedir.

Bu rakamlar ve AB’nin kendi üye ülkeler için ne kadar kaynak ayırdığı düşünüldüğünde dönüşüm için finansmanın ciddi bir konu olduğu yorumunu yapabiliyoruz. Yanı sıra, Türkiye’nin Paris Anlaşmasına[i] katılım konusunda dikkate aldığı önemli konulardan birinin de yeşil finansman ve buna erişim olduğunu vurgulamak gerekir. Temiz, ekonomik ve güvenli enerji arzı, su kaynaklarının aşırı şekilde kullanılmaması zorunluluğu, su ayak izi gibi konular yeni vizyonun önemli parçası haline gelmiştir. Çevre uzmanları bu konuyu tek bir gerçekle çarpıcı bir şekilde özetlemektedir: “Dünya kuruyor”.  

Dolayısıyla Yeşil Mutabakat yalnızca bir çevre politikası değil, her alanı ilgilendiren bütünlükçü bir vizyondur. Bu bölümde özetlenen Eylem Planı ve Ticaret Bakanlığı’nın adımları bir aday ülke olarak üyelik yolundaki süreçler ve aynı zamanda gümrük birliğine taraf ülke olarak bu stratejiyi yakından izlememiz gerektiğinin birer işareti olarak kabul edilebilecektir. Nitekim Eylem Planı’nın Resmi Gazete’de yayınlanmasından önceki süreçte de Ticaret Bakanlığı koordinasyonunda, 4 Şubat 2020 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın katılımıyla Bakan Yardımcısı düzeyinde bir Çalışma Grubu oluşturulmuş, bu kapsamda Çalışma Grubu üyesi kurumlar ile teknik düzeyde gerçekleştirilen toplantıların yanı sıra, özel sektör temsilcilerinin katılımı ile sektör bazında istişareler gerçekleştirilmiştir. İstişarelerde, AB ile Gümrük Birliği kapsamında tesis edilen yakın ticari ve ekonomik entegrasyon da dikkate alınarak, açıklanan iklim hedeflerinin ülkemiz bakımdan getirmekte olduğu değişim ve dönüşüm ihtiyacı mümkün olan en geniş perspektif ile değerlendirildiği gözlemlenmektedir.

Türkiye’nin en önemli dış ticaret ortağı konumunda olan Avrupa Birliğinin düşük karbonlu ekonomiye geçişinin ülkemiz sanayi ve ticaretini önemli ölçüde etkilemesi kaçınılmazdır. Özellikle karbon emisyonunun yüksek olduğu sektörlerde, yenilenebilir enerji kullanımını öne çıkaran çevre dostu üretim stratejilerinin benimsenmesi gerekecektir. Türkiye’nin bu durumu yeşil ve sürdürülebilir bir ekonomiye geçiş için bir katalizör olarak değerlendirmesi, farklı sektörlerin farklı adaptasyon süreçlerinin devlet ve özel sektör iş birliği ile doğru yönetilmesi durumunda, Avrupa Birliği ile ekonomik ilişkilerinde rekabet gücünü koruması, hatta arttırması mümkün olacaktır.

SÜRDÜRÜLEBİLİR TÜKETİM PERSPEKTİFİNDEN KONUNUN ELE ALINIŞI: DÖNGÜSEL EKONOMİ VE SORUMLU TÜKETİCİ KAVRAMLARI

Bugünün gerçeği göstermektedir ki mal ve hizmetlerin çeşitliliği, reklamlar, marka, tüketicinin gelir seviyesi, alışkanlıkları, tasarruf eğilimi vb. etkenler tüketicileri ihtiyaçları dışında harcamaya yöneltmektedir. Üretimin ve buna paralel olarak tüketimin hızla artması sürdürülebilirlik kavramını gündeme getirmektedir. Bu çalışmanın ilk bölümünden bu yana sürdürülebilirlik ele alınmış olsa da “sürdürülebilir tüketim” konusunun detayına girilmemiştir. Sürdürülebilir yaşam ve gelişim süreci büyük ölçüde bilinçli tüketim davranışlarına odaklanmaktadır. Bireylerin bilinçli tüketim davranışı kazanmasında önemli bir yeri olan tüketici eğitimi, toplumdaki her bireyin bilinçli bir tüketici hatta vatandaş olabilmesi için hazırlanan eğitim programlarını ve araçlarını kapsamakta ve bireyin ekonomik faaliyetlerini yönlendirme, ihtiyaçlarını giderme, kaynaklarını rasyonel kullanma, temel haklarını öğrenme, pazarı etkileme gücünü artırmayı hedef alan eğitim ve bilgilendirme yatırımı olarak tanımlanmaktadır (Bayazıt-Hayta, 2009).

Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın iki önemli uzantısından biri olan döngüsel ekonomi kaynak verimliliği ile doğrudan ilişkili bir kavramdır. Doğrusal ekonomi sürdürülebilir mal ve hizmet üretimi ile sürdürülebilir tüketim anlayışının aksi bir anlayışa sahip olduğundan Avrupa Yeşil Mutabakatı ile çelişmektedir. Bu nedenle Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın ekonomik yönünü temsil eden döngüsel ekonomi anlayışı hem AB ülkeleri hem de onlarla ticari ilişkileri bulunan ülkeler için rehberlik etmektedir (Kakışım, 2022, s.14).

Bununla birlikte, doğrusal ekonomiden döngüsel ekonomiye geçiş tüketim anlayışının tam anlamıyla değişmesi ve bu değişime adapte olan üretim sektörünün bu geçişe katkı sağlaması ile mümkün görünmektedir. Bu konuda tüketicinin bilinçlendirmesi için dürtme stratejisinin kullanılmasının geçiş sürecini hızlandıracağı düşünülmektedir. Sürdürülebilir tüketim anlayışını içeren mesajların üreticiler aracılığı ile tüketiciye ulaştırılması döngüsel ekonominin içselleştirilmesi için faydalı olacaktır. Ayrıca döngüsel ekonomiyi destekleyici politika ve kampanyalar ile ürünlerin de sürdürülebilir bir strateji ile üretilmesi, atıkların değerlendirilmesi ile kaynak israfının önleyecektir. Nitekim 9 başlık altında gerçekleştirilmesi planlanan eylemlerin sıralandığı Türkiye’nin Yeşil Mutabakat Eylem Planında ayrıca sürdürülebilir üretim ve sürdürülebilir tüketim kavramlarının önemine vurgu yapılarak devlet, üretici ve tüketicilerin iş birliği içinde olmasının gerekliliği belirtilmektedir.

Bu noktada hem özel sektörün örnek teşkil edebilecek ve politika yapım sürecinde fayda sağlayabilecek birkaç adımına hem de kamunun bu konuda attığı somut adımlar iyi uygulama örnekleri olarak yer vermekte fayda görülmektedir.

  • Stockholm merkezli uluslararası perakende giyim markası H&M’in dünyanın pek çok yerindeki mağazalarında geri dönüşüm kutuları bulunmaktadır. Firma, markası ve durumu fark etmeksizin tüm tekstil ürünlerini kabul ederek tüketicilerin artık istemedikleri tekstil ürünlerini mağazalarında genellikle kasa yanında duran kıyafet toplama kutusuna koymaları karşılığında onlara bir indirim çeki verme uygulaması ile sürdürülebilir tüketime katkı sağlamaktadır.
  • Dönüşüm projelerine 1,7 milyar dolar bütçe ayıran Ikea, sıfır karbon emisyonu hedefi doğrultusunda, 2020 yılı itibarı ile sadece yenilenebilir ve dönüştürülebilir materyallerle üretim kararı almış (Kottoasova, 2018) ve 2021 yılında gerçekleştirdiği Buy Back Friday kampanyası ile tüketicilerde sürdürülebilir tüketime dayalı yaşam tarzı hakkında hem farkındalık hem de harekete geçirici bir etki yaratmayı amaçlamıştır (Genel, 2022). Firma markasını Black Friday’e karşı direnç göstererek konumlandırırken kampanya sürecinde tamir edilerek yeniden satışa sunulan 47.000 parça mobilya düşünüldüğünde Buy Back Friday inisiyatifi tüketicileri, sürdürülebilir tüketim konusunda düşündürerek küresel çevre sorunları adına harekete geçirmiştir.
  • 2010 yılında yapılan bir düzenleme ile küresel kahve zinciri Starbucks karton bardak sarfiyatının önüne geçmek için tüketicilerin kendi bardakları ve termosları ile mağazalara gelme çağrısı yapmış, bu çağrıya uyanlara %10 indirim vaat etmiştir. Pandemi döneminde sağlık ve hijyen hassasiyeti nedeniyle kısmi ara verilmişse de 5 Haziran 2022 Dünya Çevre Günü’nde başlayan uygulaması ile yine kendi bardağını getiren ziyaretçilere özel ayrıcalıklar sunacağını açıklamıştır. 2025 yılına kadar “yeniden kullanılabilir ürünlere yönelik kültürel bir hareket yaratmayı” planlayan firma mobil uygulamada +1 Yıldız veya 50 kuruş indirim uygulayacağının haberini vermiştir.
  • Dolap, Gardrops, Modacruz ve Letgo gibi ikinci el moda, yaşam ve teknoloji siteleri ile tüketiciler kullanmadıkları ürünleri diğer tüketicilere satabilmekte, ilk kez ihtiyaç duyacakları ürünlere de daha uygun fiyatlı biçimde bu mecralar üzerinden ulaşabilmektedir. Böylece sorumlu tüketim güdüsüyle – fiyat avantajının da yardımıyla – sürdürülebilirliğe katkıda bulunulmaktadır.
  • Cep telefonu ve tablet gibi ikinci el piyasada sıklıkla alışverişe konu olan teknolojik ürünlerin belirli bir standartta yenilenmesi; sertifikalı ve garantili bir şekilde tekrar satışa sunulmasına yönelik uygulama usul ve esaslarını düzenlemek Ticaret Bakanlığı Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Yenilenmiş Ürünlerin Satışı Hakkında Yönetmelik” 22.08.2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Söz konusu düzenleme ile tüketicilerin kullanılmış ikinci el ürünleri alırken veya satarken güvenli bir şekilde alışveriş yapmalarının sağlanması, satın alınan ürüne ilişkin karşılaşılan ekonomik, maddi ve hukuki sorunlarda hem garantiden hem de ayıplı maldan kaynaklı haklarını kullanabilmeleri ve ithal girdi kalemlerinde sağlanacak tasarruf ile cari açığın azaltılması ile ekonomik ömrü dolmayan ürünlerin yeniden ekonomiye katkısının sağlanması amaçlanmaktadır

SONUÇ

İklim konusu bugün dünyada “iklim değişikliği” olarak müstakil bir konu şeklinde ele alınmaktadır, dahası çevrenin veya tarımın üzerinde bir konu olarak düşünülmektedir. Küresel ısınma ve iklim değişikliği, kuraklığa, kasırgalara, su baskınlarına, buzulların erimesine, deniz seviyelerinin yükselmesine ve tarımsal kirlenme gibi ciddi ve geri dönülmez boyutta pek çok çevre sorununa neden olmaktadır. Gezegenimizin geleceğini tehdit eden bu sorunların yalnızca bir kıta veya ülke grubuyla sınırlı kalmaması, diğer bir deyişle iklim krizinin ve çevre sorunlarının küreselleşmesi, iklim, çevre ve güvenlik kavramları arasındaki ilişkiyi somutlaştırmış, çevre sorunları uluslararası ilişkilerin en önemli gündem maddelerinden biri haline gelmiştir.

Günümüzde Avrupa Birliği, geliştirdiği çevre, iklim ve enerji politikaları ile yeşil teorinin temel özelliklerine uygun bir perspektif ortaya koymaktadır. Avrupa Komisyonu tarafından sunulan Avrupa Yeşil Mutabakatı, AB ekonomisini sürdürülebilir bir ekonomik modele dönüştürmek için yeni bir büyüme stratejisi ve küresel iklim değişikliğine karşı verilen bir yanıt olarak değerlendirilebilecektir. Bu yeni büyüme stratejisi ile AB, 2050 yılında net sera gazı emisyonlarının olmadığı ve ekonomik büyümenin kaynak kullanımından ayrıştırıldığı; gelişmiş, kaynakları verimli kullanan ve rekabetçi bir ekonomiye sahip ve adil bir topluma dönüşmeyi amaçlanmaktadır.

Bu bağlamda Türkiye olarak AB Yeşil Mutabakatı’na uyumumuz ve Gümrük Birliği güncellemesinin yeşil ve sürdürülebilir bir anlayışla yeniden ele alınması oldukça önemli bir duruma gelmiştir. Konunun temel ve kritik bileşenlerinden biri ticaret olduğundan Ticaret Bakanlığı tarafından öncülük edilen Avrupa Yeşil Mutabakatı Eylem Planına başta AB Başkanlığı olmak üzere pek çok kamu otoritesi de destek vermektedir. Kurumsal düzeydeki bu gelişmelerin yanında ülkemizdeki tüketicilerde sürdürülebilir tüketim kavramını oluşturmak (ve zamanla yerleştirmek) ve sorumlu tüketici profilimizi kazanmak için atılabilecek yenilikçi adımları takip etmek gerekmektedir. Dünyada ve Türkiye’de gerek özel sektörün bu konudaki girişimleri gerekse kanun koyucunun çizdiği somut çerçeve umut verici olmakla birlikte tüketici-üretici/satıcı ilişkisinde bu anlayışın yerleşmesi biraz zaman alacaktır. Yine de bu olumlu çabalar sayesinde daha yeşil ve daha dijital bir Türkiye ve Avrupa’yı gelecek nesillere aktarabileceğimizi ifade etmek gerekir.

KAYNAKÇA

BAYAZIT-HAYTA, A. (2009). Sürdürülebilir Tüketim Davranışının Kazanılmasında Tüketici Eğitiminin Rolü. Ahi Evran Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 10(3), 143-151.

CATUTI, M., KUSTOVA, I., & EGENHOFER, C. (2020). Delivering the European Green Deal for southeast Europe. Brussels: CEPS.

ECER, K., GÜNER, O., & ÇETİN, M. (2021). Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Türkiye Ekonomisinin Uyum Politikaları. İşletme ve İktisat Çalışmaları Dergisi, 9(2), 125-144.

EUROPEAN COMMISSION. (2019). What is the European Green Deal. European Commission. Erişim Tarihi 20 Temmuz 2021, https://ec.europa.eu/commission/presscorner/api/files/attachment/859152/What_is_the_European_Green_Deal_en.pdf.pdf

GENEL, Z. (2022). Sürdürülebilir Tüketim, Anti Tüketim Akımları ve IKEA Buy Back Friday Hareketi. Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi, Özel Sayı, 240-260.

KAKIŞIM, C. (2022). Avrupa Yeşil Mutabakatı: Yeşil Teori Perspektifinden Bir Analiz. Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi. 6(1), 1-16.

KELEŞ, S. (2021). Avrupa Yeşil Mutabakatı. Erişim Tarihi 4 Temmuz 2022, https://api.izto.org.tr/storage/Documents/original/XqMKcb6iZrvhi22m.pdf

KESKİN, H. (2006). Stratejik Açıdan Avrupa Birliği Enerji Politikası ve Uluslararası Güvenlik Sistemine Etkisi. Yayımlanmamış Doktora Tezi. İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

KOTTASOVA, I. (2018, 7 Haziran). IKEA bans all single use plastic from its stores and restaurants. CNN Money. Erişim Tarihi 26 Ekim 2021, https://money.cnn.com/2018/06/07/news/ikea-bans-single-use-plastic/index.html

TCCB STRATEJİ VE BÜTÇE BAŞKANLIĞI. (2021). Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler Bülteni 2021 / 1 (Ocak-Mart). Erişim Tarihi21 Eylül 2021, https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2021/06/Dunya-Ekonomisinde-Son-Gelismeler-2021-Yili-1-Ceyrek.pdf

TİCARET BAKANLIĞI. (2021). Yeşil Mutabakat Eylem Planı. Erişim Tarihi 15 Eylül 2022, https://ticaret.gov.tr/data/60f1200013b876eb28421b23/MUTABAKAT%20YE%C5%9E%C4%B0L.pdf

Yenilenmiş Ürünlerin Satışı Hakkında Yönetmelik. Elde edilen yer https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2020/08/20200822-6.htm

Yeşil Mutabakat Eylem Planı Genelge. (2021, Temmuz 16). Resmi Gazete (Sayı: 31543). https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2021/07/20210716-8.pdf adresinden alındı


[i] Paris Anlaşması, Aralık 2015’te Paris’teki COP21’de imzalanırken, 4 Kasım 2016 itibarıyla yürürlüğe girmiştir. Anlaşmanın 197 imzacısı bulunmasına rağmen, onaylayan 191 ülke bulunmaktaydı. Türkiye’nin de anlaşmayı 6 Ekim 2021 tarihinde onaylamasıyla bu sayı 192’ye çıkmıştır.