Ticaret Politikası ve Sürdürülebilirlik: Kamusal Yaklaşımlar

avatar

Küresel ticaret politikaları, iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle giderek daha fazla iç içe geçmektedir. Çevresel standartlar ve sürdürülebilirlik sertifikaları, ticaretin yönünü belirleyen temel unsurlar haline gelmiş olup, ülkeler bu alanda düzenleyici kapasitelerini güçlendirme ihtiyacı duymaktadır. Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakatı ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması gibi uygulamalar, ticaret ortaklarını sürdürülebilirlik gerekliliklerine uyum sağlamaya zorlamaktadır.

Ancak, sürdürülebilirlik odaklı ticaret politikalarının, gelişmekte olan ülkeler için maliyetler yaratabileceği ve küresel rekabeti etkileyebileceği belirtilmektedir. İzole politika önlemleri, karbon kaçağı gibi sorunları beraberinde getirebilir ve küçük ölçekli işletmelerin piyasadan dışlanmasına yol açabilir. Bu nedenle, uluslararası işbirliği, düzenleyici çerçevelerin uyumlaştırılması ve kamu-özel sektör ortaklıkları, sürdürülebilir ticaretin desteklenmesinde kritik rol oynamaktadır.

Çalışma, bölgesel ticaret anlaşmalarının sürdürülebilirlik hükümlerini nasıl içerebileceğini ve çok taraflı platformlardaki tartışmaların ticaret ve çevre politikaları arasındaki uyumu nasıl artırabileceğini incelemektedir. Türkiye gibi AB ile yakın ticari ilişkileri olan ülkeler için, bu süreç hem zorluklar hem de fırsatlar sunmaktadır. Ülkemizin Yeşil Mutabakat Eylem Planı doğrultusunda atacağı adımlar, sürdürülebilir ticarette bölgesel bir lider konumuna ulaşmasını sağlayabilir.

İşletmelerde Yeşil Yönetim

avatar

Son yıllarda, ticari işletme faaliyetlerinin çevre üzerinde yarattığı etki, dünyanın çeşitli yerlerinde hükümetlerin, sivil toplumun ve ticari kuruluşların gündeminde önemli bir yer tutmaktadır.

2015 yılında düzenlenen Paris zirvesinde BM tarafından da dikkat çekilen çevreye ve toplulukların sürdürülebilir kalkınmasına yönelik bu endişe ülkeleri mevcut ve gelecek nesiller için insanların yoksulluğunu azaltmanın ve yaşam kalitesini iyileştirmenin yeni yollarını aramaya teşvik etmiştir. Bu düşünce akımının bir sonucu olarak, ticari kuruluş yöneticileri, “yeşil” bir yaklaşım olarak adlandırılan ekosistemi önemseyen sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen bir gündemi teşvik etmeye başlamıştır.

Bu yaklaşım kapsamında sınırlı kaynakların verimli kullanılması ve ekosistemlerin yenilenebilir özelliklerinin korunmasına yönelik çevreye duyarlı yeni bir işletme modeli olarak “yeşil işletme” kavramı ortaya çıkmıştır. Bu kavram işletmelerin çevresel ayak izlerini azaltarak daha sürdürülebilir bir yapıya ulaşmalarını hedeflemektedir.

Bu çalışmada öncelikle yeşil düşünce yaklaşımı ve işletmelerin yeşillenme nedenleri irdelenmiş sonrasında yeşil işletme ve temel unsurları olan üretim, finans, yönetim, insan kaynakları ve pazarlamanın nasıl yeşillenebilecekleri açıklanarak sürdürülebilir işletmeler için “yeşil” olmanın gerekliliği ortaya konmuştur.

Ticaret Yollarından Tedarik Zincirlerine Tarihsel Dönüşüm

avatar

Tedarik zincirlerinin evriminin değerlendirildiği bu çalışmada tarihsel ticaret rotalarından günümüzdeki modern yapıya dönüşümü ortaya konmaktadır. Tarihte Coğrafi Keşifler ve Sanayi Devrimi ile birlikte küresel ticarette önce yeni rotaların keşfi, daha sonrasında ise üretim süreçlerindeki mekanizasyon ve standardizasyon tedarik zincirlerinin uluslararası boyutta dönüşümünü ve entegrasyonunu hızlandırmıştır. Günümüze yaklaştığımızda ise Kovid-19 salgınıyla birlikte küresel tedarik zincirlerinin kırılganlığı ve bağımlılığı ortaya çıkmış, salgın sonrasındaki yeni normal süreçte üretimde ve tedarikte yerelleşme eğilimleri, sürdürülebilir biz vizyon ile dijitalleşmenin daha etkin kullanımı dikkat çekmiştir. Çalışmanın tedarik zincirlerinin geleceğine ilişkin değerlendirmelerin yapıldığı bölümünde ise yapay zekâ, otomasyon ve akıllı uygulamaların dönüşümde daha etkin rol alacağı ve veri analitiğinin tedarik zincirlerindeki öneminin artacağı değerlendirilmektedir. Çalışmanın son bölümünde ise Türkiye’nin söz konusu dönüşüm sürecindeki yeri ve önemine değinilerek teknolojiye odaklı yatırım vizyonu, dijitalleşme ve yeşil dönüşüm unsurları, lojistik altyapının güçlendirilmesi ve sürdürülebilir odaklı politikaların benimsenmesinin Türkiye’nin tedarik zincirlerindeki entegrasyonunu güçlendireceği değerlendirilmektedir.

Sürdürülebilir Tüketim Perspektifinden Avrupa Yeşil Mutabakatına Yönelik Bir Okuma

Ekonomik büyümenin artık sadece finansal verilerle ölçülmediği göz ardı edilemez bir gerçektir. Bugün, başta Avrupa olmak üzere gelişmiş ülkelerin neredeyse tamamında daha adil, kapsayıcı ve sürdürülebilir stratejilerin; bir diğer deyişle karbon ayak izi daha az olan yatırımların önem kazandığı görülmektedir. Bu anlamda iklim krizine karşı daha yaşanabilir bir dünya inşa etmek, sistemi insancıl bir şekilde dönüştürme amacıyla ortaya konmuş ve üzerinde uzlaşı sağlanmış yol haritalarından biri de Avrupa Yeşil Mutabakatı (European Green Deal)’dır. Bu çalışmada sürdürülebilir tüketim ve döngüsel ekonomi perspektifinden Avrupa Yeşil Mutabakatına dair bir okuma yapılacak, Mutabakat’ın Türkiye – Avrupa Birliği ilişkilerine etkileri ve Ticaret Bakanlığı’nın öncülüğünde hazırlanan Yeşil Mutabakat Eylem Planı tartışılacaktır.