avatar

ÖZET

21. yüzyılda dijitalleşme ve teknolojinin hızlı gelişimi, iş gücü ve ekonomik yapılar üzerinde önemli dönüşümler yaratmaktadır. 1. ve 2. Sanayi Devrimlerinden günümüze kadar orta sınıfın geçirdiği evrim, dijitalleşmenin etkisiyle benzer bir süreçten geçiyor. Otomasyon, yapay zekâ ve dijitalleşmenin artan etkisiyle bazı mesleklerin teknolojilerle yer değiştirmesi, orta sınıfın geleceğini tehdit edebilirken, yüksek beceri gerektiren işlerde değişim ihtimali daha düşük olmuştur. Ayrıca, otomasyonun iş saatlerini kısaltarak mikro kariyerlere yol açabileceği ve yapay zekâ okuryazarlığının önemli bir yetkinlik haline geleceği bu çalışmada değerlendirilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Orta sınıf, Otomasyon, Yapay zekâ, Dijitalleşme, İşgücü profili

GİRİŞ

21. yüzyılın ilk çeyreğini bitirirken ekonominin ve günlük yaşantımızın hızlı bir şekilde dijitalleşmesine şahit olduk. Peki, bundan sonraki dönemde 1950’li yıllardan beri bize vaat edilen geleceğe kavuşabilecek miyiz? Bunun cevabı nereden baktığınıza bağlı olmakla birlikte, 1. ve 2. Sanayi Devrimlerinde orta sınıfın geçirdiği sürece benzer bir dönemin başlangıcında olabiliriz.

19. VE 20. YÜZYILIN ÇOK KISA BİR ÖZETİ

Hepimizin bildiği üzere, İngiltere’de 1760’lı yıllarda başlayıp 1830’lara kadar devam eden 1. Sanayi Devrimi’nin genel özelliği, icat edilen makinelerin doğrudan emek tasarrufu sağlamış olmasıydı. Bu dönemde ev tipi üretimden fabrika üretimine geçiş oldu. Kurulan fabrikalarda işçiler çalışıyor olsa da çok daha fazla zanaatkâr işsiz kaldı. Kaldı ki, o dönemin makinelerinin vasıflı işgücü gerektirmeyen makineler olması sebebiyle özellikle tekstil sektöründeki işgücünün yaklaşık yarısı, kömür madenciliğinde ise yaklaşık üçte biri, pazarlık gücü neredeyse hiç olmayan çocuklar ve kadınlardan oluşmaktaydı. (Carl Benedikt Frey, 2019) Bu süreçte, orta sınıf azaldı, çok zor koşullarda ve çok az ücretle çalışan işçi sınıfı ortaya çıktı ve sermaye sahipleri hızla zenginleşti.

1870’leri ve 1910’ları içeren 2. Sanayi Devrimi’nde ise, içten yanmalı motorlar, elektriğin kullanımının yaygınlaşması, radyo ve telgraf gibi çığır açan yenilikler, üretimde ciddi verimlilik ve artışlar sağlamakla beraber, aynı zamanda vasıflı işçiler ile operatörlere ve muhasebe, pazarlama gibi yeni ortaya çıkmaya başlayan mesleklere gerek duyulmasını sağladı. Bu dönemde neredeyse yok olan orta sınıf tekrar ortaya çıkmaya başladı. Gelir dağılımı 1. Sanayi Devrimi’ne oranla düzelmeye başladı.

1. Sanayi Devrimi’nde işsizliğe neden olan teknoloji karşıtlığı toplum nezdinde oldukça yüksek iken (Ludizm), 2. Sanayi Devrimi’nde ludizm etkisi hissedilmeyecek kadar azaldı. 1910’lu yıllardan sonra ise teknolojik gelişmelerin hız kazanmasının yanında ücret artışlarının devam etmesiyle toplumların teknolojiye bakış açısı tamamen olumlu yönde oldu.

20. yüzyılda tüm ekonomiler teknolojiye paralel olarak gelişti ve yeni meslekler ortaya çıktı. 1950’li yıllarda özellikle Amerika ve İngiltere’nin bazı bölgelerinde sıradan fabrika işçileri bile orta sınıf olarak kabul edilebiliyordu. Yeni üretim sistemleri ve teknolojiler becerikli ve eğitimli çalışana ihtiyaç duyuyordu. Bu yüzden, becerikli ve eğitimli personeli işletmelerde tutmaya devam etmek için onlara yatırım yapılıyor, eğitimlerine ve refah düzeylerine önem veriliyordu.

Aşağıda, ekonomist Simon Kuznets’e (1955) ait, Kuznets eğrisi olarak bilinen grafik yer almaktadır. Bilindiği üzere gini katsayısı 0 ile 1 arasında değer alıp, 1’e yaklaştıkça gelir dağılımının adaletsizleştiğini ve gelirin büyük bir kısmına, toplumun küçük bir kesiminin sahip olmaya başladığı anlamına gelmektedir. Kuznets’e göre; bir ekonomi geliştikçepiyasa güçleri önce ekonomik eşitsizliği artırır ve sonra azaltır. Geçmiş dönemlerde birçok ülke ekonomilerinde gerçekleşen süreç Kuznets eğrisi ile tutarlıdır.

Kaynak: Simon Kuznets, 1955: “Economic Growth and Income Inequality” ,1955

21. YÜZYIL

Günümüzde bilgisayarların ve yapay zekânın gelişmesi, otomasyonun artması, ticaretin büyük bir kısmının sanal ortamlarda yapılması gibi sebeplerle işgücünde ciddi bir dönüşümün gerçekleştiği görülmektedir. 1. Sanayi Devrimi’ne benzer bir şekilde ciddi bir emek tasarrufu sağlayan bir sürecin yaşandığı bu dönemde, orta sınıfın kaderi de 1. Sanayi Devrimi’ne benzeyecek mi? Birçok mesleğin, başta yapay zekâ olmak üzere bilgisayarlara ve makinelere devredileceği öngörülen bu dönemde bazı becerikli ve eğitimli çalışanların da olumsuz yönde etkileneceği tahmin edilmektedir.

Aşağıda, Carl Benedikt Frey ve Michael Osborne (2019) tarafından yapılan kapsamlı bir araştırmada ABD’de yer alan başlıca meslek kategorilerine göre otomasyon riski altındaki işlerin payını gösteren grafik yer almaktadır.

Kaynak: Carl Benedikt Frey, The Technology Trap: Capital, Labor, and Power in the Age of Automation, 2019

Eğitim, idarecilik, toplum/sosyal hizmetler, sanat/tasarım/medya/spor ve hukuk gibi karmaşık sosyal ilişkiler gerektiren mesleklerin teknoloji tarafından ikame edilme riski az olmakla birlikte, grafikten de anlaşılacağı üzere, gelecekte teknoloji ile ikame edilebilir olabilecekleri tahmin edilmektedir.  Bilim, bilgisayar/matematik, mühendislik ve kurulum/onarım gibi yüksek beceri gerektiren mesleklerde de benzer ihtimal söz konusudur.

Zeki makinelerin üretimdeki varlıklarının ve otomasyonun artmaya devam etmesinin işsizliğe neden olacağına, ücretlerin düşeceğine ve bu yolla insanların hayatlarının mahvolacağına yönelik görüşler bulunmakla beraber, teknolojinin daha fazla gelişmesiyle insanların daha çok boş vakte sahip olacağı ve daha az çalışarak eğlence ve tatmin dolu bir hayat sürecekleri yönünde görüşler de mevcuttur. Bu distopik ve ütopik inançlar çok uzun zamandan beri vardır, ancak her iki düşüncenin de şimdiye kadar yanlış olduğu ve abartıldığı ortaya çıkmıştır.

Bununla beraber, farklı dönemlerde ve birçok ülkede yapılan araştırmalarda, çalışan insanların çalışmayanlara göre daha mutlu oldukları gösterilmiştir. (Bruno S. Frey, 2008) İnsanların çalışmayı, çalışmamaya tercih edecekleri yönündeki bu göstergenin, 21. Yüzyılın ikinci çeyreğinde gerçekleşeceği düşünülen otomasyon sürecinde dikkate alınması gerekmektedir.

21. YÜZYILIN 2. ÇEYREĞİNDE ORTA SINIF

Bazı ülkelerin geçtiğimiz yıllarda mesai saatlerini düşürmesi, otomasyonun giderek hız kazanmaya başladığının göstergesidir. Belçika, İrlanda, İngiltere ve İspanya gibi ülkelerin yer aldığı bu uygulamanın şu ana kadar olumlu sonuçlar verdiği yönünde açıklamalar mevcuttur.

Yazar ve araştırmacı Brett King (2016), mesai saatlerinin düşmesiyle insanların boş vakitlerini ikinci bir işte çalışarak değerlendireceğini, hatta birçok insanın iki veya daha çok işte çalışacağını belirterek, mikro kariyerlere sahip bir istihdam görünümünün olacağını tahmin etmektedir. Brett King’in tahmini gerçekleşirse üretimde ciddi artışlar yaşanabilir. Örneğin, Türkiye’de büyükşehirler dışında çalışanların bir kesiminin emekli olduklarında ya da boş zamanlarında, hobi olarak tarımsal üretime yöneldikleri bilinmektedir. Otomasyon sonucunda daha fazla boş vakit elde edilmesiyle mesai saatlerinin düşürülmesi durumunda, Türkiye’de çalışan nüfusun eğlenceye vakit ayırmak yerine, aralarında tarım da olmak üzere çeşitli alanlarda ikinci bir kariyere sahip olma ihtimali oldukça yüksektir.

Bu durumda orta sınıfın kaderinin ne olacağına yönelik tahminde bulunmak çok zor, iş-finans yönetimi, ofis yönetimi gibi orta sınıfa dâhil olan bazı mesleklerin dijitalleşme, akıllı makineler ve yapay zekâ tarafından yerine getirilmesi halinde, çalışanların mikro kariyerlere yöneleceğini varsayarsak gelirlerinde bir düşüş yaşanmayabilir. Ancak, böyle olsa bile bir adaptasyon/geçiş süreci gerekebilir ve orta sınıfın azaldığı bir dönemin yaşanma ihtimali olabilir.

YAPAY ZEKÂ VE ÇALIŞAN PROFİLİ

Yapay zekâya kolay ulaşabilmenin bir sonucu da uzmanlaşmayı gereksiz hale getirebilme ihtimalidir. Yakın zamana kadar yapay zekâya veya gelişmiş bilgisayarlara büyük şirketler ulaşabiliyorken günümüzde artık herkesin ulaşabileceği bir teknoloji haline gelmiştir.

Bu doğrultuda, son zamanlarda yapay zekâ okuryazarlığı adında bir kavram ortaya çıkmıştır. Buna göre yapay zekâ okuryazarlığı çok iyi olan kişilerin karşılarına iş dünyasında daha çok fırsat çıkacağına ve daha iyi işlerde çalışacağına yönelik fikirler oluşmuştur. Bu düşünce kısmen doğru olsa da bazı yönlerden eksikleri vardır.

Doğru yönlendirme ve talimatlarla yapay zekânın bize sonsuz seçenek sunduğunu ve özellikle işlerin teknik kısmını üstlenmede büyük rol oynadığını son birkaç yılda hepimiz öğrendik. İşte tam olarak bu sebeple uzmanlaşmaya artık gerek kalmayabilir; bunun yerine deyim yerindeyse her şeyden anlayan ama hiçbir şeyin uzmanı olmayan çok yönlü insanlara ihtiyaç duyulabilir. Merak duygusu yüksek, farklı türlerde kitaplar okuyan, her türlü dizileri, filmleri izleyen, trendleri takip edip haberdar olan, birçok konuyu merak edip araştırmalar yapan, estetik anlayışı oldukça yüksek ve kendini geliştirmiş canlı bir zihne sahip çok yönlü kişilerin yapay zekâyı gerek meslekleri için gerekse kişisel işleri için kullanmada oldukça becerikli olacakları yönünde tahminler oldukça fazladır.

SONUÇ

Geçmişte dünyayı değiştiren ve insanlığın düşünsel sıçrama yaşamasını sağlayanların büyük bir kısmı filozoflardı. Günümüzde ise bu görevi, yine filozoflarla birlikte teorik fizikçiler, matematikçiler, kimyagerler ve biyologlar gibi bilim adamları ile onlardan ilham alan, onların bulgularını hayatımıza taşıyan mucitler ve bazı sıra dışı iş adamları üstlenmiştir.

Sanayi devrimine kadar tarımdan imara ulaşımdan savaşlara neredeyse her alanda insan gücü – kas gücü gerekliydi. Sanayi devrimiyle bu durum ortadan kalkmaya başladı ve günümüzde ise bilgisayar ve yapay zekâ devrimi ile neredeyse artık aklımızı kullanmayı bırakmakla karşı karşıyayız. Aslında olumsuz olabilecek bu durumu toplumsal ve bireysel anlamda ciddi altyapısal dönüşümlerle oldukça olumlu bir duruma çevirmek bizim elimizdedir. Günümüz teknolojisi artık bizim ikinci beynimiz olabilir. Çünkü günlük hayatımızda zihnimizi meşgul eden milyonlarca konuyu, olayı ve işlerimizi yapay zekâ üstlenmektedir. Bize kalan ise, estetik ve sanat gibi insanın ve toplumun gelişmesinde önemli roller oynayan düşünsel ve ruhsal olgulardır. (Gaia Vince, 2019) Nihayetinde filozofların birçoğu herhangi bir işle meşgul olmayan aristokratlardı ve yine bilim adamları da günlük hayatın zihni meşgul eden birçok ayrıntısından ve yükünden kendilerini soyutlayarak, araştırdıkları konu üzerine odaklanabilmektedirler.

Ancak bu olgu, söylendiği kadar kolay değildir ve düşünme sürecini gerçek anlamda öğrenmeyi gerektirmektedir. Örnek vermek gerekirse, yaklaşık 2500 yıl önce maddenin yapısı ve özü üzerine tezler öne süren filozoflar arasında Demokritos, günümüzdeki teknolojiye ve laboratuvarlara sahip olmamasına rağmen adeta nokta atışıyla atom kavramını ilk kez öne sürmüş ve haklılığı yüzlerce yıl sonra, 19. Yüzyılda kanıtlanmıştır. Derin düşünmenin mükemmel bir örneği olan bu olay, 21. Yüzyılın ikinci çeyreğinde daha da önemli hale gelecektir. Kim bilir belki ondan sonra “Jetgiller” deki gibi bir hayatımız olabilir.

KAYNAKÇA

Carl Benedikt Frey, The Technology Trap: Capital, Labor, and Power in the Age of Automation, 2019

Bruno S. Frey, Happiness: A Revolution in Economics 2008

Brett King, Augmented: Life in The Smart Lane. 2016

Gaia Vince, Transcendence: How Humans Evolved Through Fire, Language, Beauty, and Time, 2019