avatar

ÖZET

Küresel sorunların iş birliği ve kapsayıcılık vizyonu çerçevesinde çözüme kavuşturulması amacıyla kurulan uluslararası kuruluşlar, dünyanın karşı karşıya kaldığı sınamalar ve zorluklarla giderek daha işlevsiz hale gelmekte; söz konusu kuruluşlar sorunun kendisi haline dönüşmektedir. Bu çalışmada, uluslararası kuruluşların işlevsizleşmesinden hareketle Dünya Ticaret Örgütü’nün küresel ticaretin büyümeyi ve refahı desteklemekten uzaklaştığı bu dönemdeki güncellenme ihtiyacı ve bununla birlikte küresel ticaretin yeniden inşa edilmesi süreci tartışılmaktadır. 21. yüzyılın son çeyreğinde yaklaşık olarak küresel büyümenin iki katı oranında büyümeyi başaran küresel ticaret 2010’lu yıllar ile birlikte küresel ekonomik aktivitedeki artıştan daha zayıf bir performans sergilemiştir. Ticaret savaşları, salgın, iklim krizi gibi küresel sınamalar ülkelerin daha korumacı bir politika setine sahip olmasına ve küresel ticareti desteklemesi beklenen Dünya Ticaret Örgütü’nün kurumsal aksaklıklarıyla birlikte ticaretin büyüme ve refahı geliştiremeyen bir yapıya bürünmesine sebep olmaktadır. Bu çalışmayla birlikte, önümüzdeki dönemde küresel ticaretin yeniden inşası için başta Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) yeniden yapılandırılması olmak üzere uluslararası iş birliğinin güçlendirilmesi, ticaret engellerinin azaltılması, dijital ticaretin desteklenmesi, sürdürülebilir ticaretin teşviki ve eşitlikçi ticaret politikalarının benimsenmesi gibi politikalar ele alınmış ve Türkiye’nin sahip olduğu konum, üretim ve ihracat yapısı ile bölgesel ve çok taraflı iş birlikleri dikkate alınarak bu dönüşüm sürecinde üstlenebileceği rol değerlendirilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Uluslararası Kuruluşlar, Uluslararası Ticaret, Küresel Yönetişim, İhracat, Refah Ekonomisi

By-Pass Need of the Global System

ABSTRACT

International organizations were established with the aim of solving global problems through cooperation and inclusivity; however, they have become increasingly dysfunctional in the face of the challenges and difficulties the world is coping with, implying that these international organizations are turning into the problem themselves. This study basically discusses necessity of an update in the face of the dysfunction of international organizations, focusing on the World Trade Organization’s (WTO) departure from supporting global trade growth and prosperity, and the process of rebuilding global trade. Global trade, which achieved approximately twice the rate of global growth in the last quarter of the 21st century, has exhibited weaker performance compared to the increase in global economic activity since the 2010s. Global challenges such as trade wars, Covid-19 pandemic, and the climate crisis lead countries to adopt more protectionist policy sets, causing the expected supporter of global trade, the WTO, to become a structure that cannot promote trade growth and prosperity due to institutional shortcomings. This study, at this regard, addresses policies such as strengthening international cooperation, reducing trade barriers, supporting digital trade, promoting sustainable trade, and adopting egalitarian trade policies for the reconstruction of global trade in the coming period, primarily focusing on the restructuring of the WTO, considering Türkiye’s geostrategic position, production and export structure, and evaluating the role it can play in this transition process within its regional and multilateral cooperation framework.

Keywords: International Organizations, International Trade, Global Governance, Export, Welfare Economics

KÜRESEL SİSTEMİN BY-PASS İHTİYACI

Tarihin en derini mi bilinmez ancak günümüz dünyası birçok farklı alandaki sınamanın eşanlı ortaya çıktığı karmaşık ve derinlemesine sorunlarla dolu bir labirente benzemekte. Uluslararası ilişkilerin halihazırdaki karmaşıklığı; siyaset biliminin dehlizleri, salgın, ekonomik eşitsizlikler, bölgesel savaşlar, iklim değişikliği, ikiz dönüşümün sancıları gibi birçok küresel sınamayla birlikte daha da derinleşmektedir. Sınamalar adeta birbiriyle yarışırken bu sorunları çözüme ulaştırmak için tesis edilen kuruluşlar giderek işlevsizleşmekte, hatta çoğu zaman sorunları kendisi haline gelmektedir. Geçmişin sorun çözmesi için kurulan kuruluşları bugünün asli görevlerini yerine getirmekten uzaklaşan, küresel sistemin tıkanan damarları rolüne bürünür hale gelmiştir.

Örneğin, küresel arenada sorunların ortak mutabakat ve iş birliği ile çözümünde etkin olması beklenen Birleşmiş Milletler, çoğunlukla karar alma mekanizmalarındaki tıkanıklar sebebiyle başta küresel barışı sağlamak olmak üzere pek çok arzulanan sonucu elde etmekten giderek uzaklaşmaktadır. ‘Yüz yılda bir olur’ niteliğindeki Kovid-19 salgını, Dünya Sağlık Örgütü’nün yetersizliğini, hazırlıksızlığını ve koordinasyonsuzluğunu ortaya koyan bir gelişme olmuştur. İklim kriziyle beraber her geçen gün biraz daha tehlikeye giren sürdürülebilir gıda üretimi, asli görevi bunu tesis etmek olan Dünya Gıda Örgütü’nün sorumlu olduğu sorunları çözüme ulaştırmaktan uzak olduğunun bir göstergesi olmuştur.

Bütün bunlara ilaveten, küresel ekonomik büyümenin oksijeni niteliğindeki uluslararası ticaretin düzenlenmesi ve kolaylaştırılması amacıyla tesis edilen Dünya Ticaret Örgütü bugün küresel ticareti destekleyen, besleyen ve kolaylaştıran bir yapıdan çok küresel ticareti çıkmaza sürükleyen birçok farklı soruna çözüm bulmaktan uzaklaşan bir kurum haline dönüşmüş durumdadır. Dünyanın karşı karşıya kaldığı eşanlı sınamalar sebebiyle tüm dünyada esmekte olan korumacılık rüzgarları, dünya ticaretini düzenlemekle mesul kuruluşun da işlevsizleşmesiyle birlikte küresel ajandaya giderek çok daha yoğun bir şekilde hâkim olmaktadır. Hiç şüphesiz, küresel ticaretin korumacılık rüzgarlarıyla salınması, dış ticaretten büyümeye doğru geçişkenliğin giderek daha da zayıflamasını beraberinde getirmektedir.

Bu bağlamda, küresel sistemdeki bu çıkmazları ve uluslararası kurumların işlevsizliğini anlamak, küresel düzenin yeniden tesisinin gerekli hale geldiği günümüzde kurumsal dönüşümün de anahtarı olacaktır. Bu çalışmada, küresel sınamaların çözümü için kurulan kurumların nasıl sorunların kendisi haline geldiği, özellikle Dünya Ticaret Örgütü’nün işlevsizliğinin küresel ticaret üzerindeki etkileri, ticaret sisteminin yeniden inşası ve güç kazanması için atılması gereken politika adımları ve Türkiye’nin bu süreçte oynayacağı rolü tartışılmakta; bu vesileyle uluslararası sistemin yeniden canlandırılması ve küresel çıkmazların aşılması için bir perspektif sunulması amaçlanmaktadır.

KÜRESEL KURULUŞLARIN İŞLEVSİZLEŞMESİ VE ULUSLARARASI SINAMALARLA BAŞA ÇIKMA YETENEĞİNİN ZAYIFLIĞI

Kuruluş amaçları itibarıyla uluslararası kuruluşlar, küresel sorunlara çözüm bulma, bölgesel ve küresel barışı tesis etme, dünya çapında yaşanan sınamalara müdahale etme, bölgesel ve küresel çözümler geliştirme, uluslararası iş birliği ve dayanışmayı sağlama gibi birçok amaç doğrultusunda hayati bir rol üstlenmektedir. Ancak son dönemde bu kuruluşların işlevsizleşmesi ve kimi zorluklar karşısında zayıflıklarının ortaya çıkması dünyada ciddi kaygılara yol açmaktadır. Birçok açıdan, bu kuruluşlar artık sadece sorunların bir parçası olmakla kalmayıp, çözüm üretmek için kurulmuş olmalarına rağmen sorunların kendisi haline gelmişlerdir.

Birleşmiş Milletler temel olarak uluslararası barış ve güvenliğin sağlanması, insan haklarının korunması ve uluslararası krizlerin çözümü gibi önemli misyonlarla kurulmuştur. Ancak, BM’nin karar alma mekanizmalarındaki tıkanıklıklar ve üye ülkeler arasındaki siyasi çekişmeler, kurumun etkinliğini ciddi şekilde sarsmıştır. Özellikle, son yıllarda Rusya-Ukrayna Savaşı, Suriye İç Savaşı ve Filistin-İsrail Savaşı gibi krizlerde Birleşmiş Milletler’in yetersizliği uluslararası toplumun güvenini zedelemekte ve gerek bölgesel gerekse de küresel barışın tesis edilmesi noktasında ciddi endişelere sebep olmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü, küresel sağlık krizlerine müdahale etmek ve hastalıkların yayılmasını önlemek için kurulmuştur. Ancak, Kovid-19 salgını gibi bir kriz karşısında Dünya Sağlık Örgütü’nün hazırlıksızlığı ve etkin bir koordinasyon sağlayamaması, kurumun güvenilirliğini ciddi şekilde sorgulanır hale getirmiştir. Salgının başlangıcında, Dünya Sağlık Örgütü’nün hastalığın ciddiyetini hafife aldığı ve gerekli önlemleri zamanında alamadığı eleştirilerle karşı karşıya kalmıştır.

Öyle ki, milyonlarca insanın hayatını kaybettiği, yüz milyonlarca insanın ise doğrudan etkilediği bir salgın hastalığın isminin, niteliğinin ve ciddiyetinin belirlenmesi noktasında dahi Dünya Sağlık Örgütü’nde yaşanan belirsizlikler, önümüzdeki dönemde bu acil durumların tekrarının yaşandığı takdirde insanlığın bugünden daha fazla kırılganlıklarla karşı karşıya kalması riskini doğurmuştur.

Dünya Gıda Örgütü, açlıkla mücadele ve küresel gıda güvenliğinin sağlanması amacıyla kurulmuştur. Ancak, iklim değişikliği gibi faktörlerin tarımsal üretimi etkilemesi ve kaynakların adil bir şekilde dağıtılmaması, Dünya Gıda Örgütü’nün etkin bir liderlik sergileme yeteneğini zayıflatmıştır. Son yıllarda, dünya genelinde artan açlık ve yetersiz beslenme sorunları, Dünya Gıda Örgütü’nün yetersiz kaldığını ve küresel gıda güvenliği konusunda başarısız olduğunu göstermektedir.

Birleşmiş Milletler çatısı altında faaliyet gösteren beş uzman kuruluşun ortaklığında yayımlanan Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu Raporu, sadece 2019’dan bu yana dünyada 122 milyondan fazla ilave insanın açlıkla karşı karşıya kaldığına işaret etmektedir. İklim değişikliğiyle birlikte tarımsal üretimin derinden etkilenmesi güvenli ve sürdürülebilir gıda üretimini risk altına almaya devam etmektedir. Açlık ve yetersiz beslenme insanlığın tehdit ederken Dünya Gıda Örgütü bu tehdidi bertaraf etmede etkin bir liderlik sergileyemiyor ve kaynakların adil bir şekilde dağıtılmasında yetersiz kalmaktadır.

Küresel sorunlarla başa çıkma gayesiyle tesis edilen uluslararası kuruluşların giderek daha büyük bir hızda işlevsizleşmesi, insanlığın küresel sınamalara karşı elini giderek zayıflatmakta ve özellikle uluslararası toplumun önünde duran acil sorunlara etkin bir şekilde yanıt verme kapasitesini sınırlamaktadır. Bu durum, uluslararası iş birliği ve koordinasyonun giderek daha da önem kazandığı bir dönemde hiç şüphe yok ki uluslararası toplumun güvenini zedelemektedir.

DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ İLE BERABER ŞEKİLLENEN TİCARETTEKİ DÖNÜŞÜM İHTİYACI

Küresel sistemin by-pass ihtiyacı ve uluslararası kuruluşların işlevsizleşmesi tartışılırken hiç şüphe yok ki küresel ajandanın önceliklerinden olan ekonomik büyüme ve ticaret bağının zayıflamasının değerlendirilmesi de gerekmektedir. Bu bağlamda çalışmanın bu bölümünde yapılacak tartışmalara bir altyapı oluşturması açısından Dünya Ticaret Örgütü’nün misyonu ve tarihsel sürecine değinilmektedir.

Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) 1995 yılında Uruguay Round görüşmeleri sonunda küresel ticaretin kolaylaştırılması amacıyla kurulmuş, II. Dünya Savaşı sonrasındaki süreçte gelişen Genel Anlaşma ve Ticaret Tarifeleri’nin (GATT) bir ardılı olarak kabul edilmektedir. En temel amacıyla Dünya Ticaret Örgütü, küresel ticaretin kolaylaştırılmasının teşviki, ticaret engellerinin kaldırılması, uluslararası ticaretin ortak kurallarının belirlenmesi amaçlarıyla tesis edilmiştir. Kuruluş bu misyonunu ticaret politikalarının şeffaf ve adil bir şekilde tasarlanması, adaletli bir ticaret sisteminin oluşturulması ve sonuç olarak küresel ticaretin ekonomik büyümeyi destekleyen yapısının süregelmesi vizyonuyla yerine getirmeyi hedeflemiştir.

Ancak yakın geçmişte küresel ticarette ve dolayısıyla ekonomik büyümeyle olan ilişkisinde yaşanan kırılganlıklar Dünya Ticaret Örgütü’nün misyonunu, etkinliğini ve işlevini sorgulanır hale getirmiştir. Ulaştığımız noktada Dünya Ticaret Örgütü özellikle karar alma mekanizmasının tıkanması ve üye ülkeler arasındaki siyasi anlaşmazlıkların uluslararası ticaretin kuruluş misyonundaki unsurlardan uzaklaşması sorunlarıyla karşı karşıya kalmıştır.

Bununla birlikte, geçmişten günümüze süregelen görüşmelerin de anılan sebepler ile birlikte tıkanması da Dünya Ticaret Örgütü’ne ticaret engellerini azaltma ve ticaretin serbestleştirilmesi konusundaki misyonunu zayıflatmaktadır. Örneğin Örgütün Doha Development Agenda (DDA) olarak bilinen görüşmeleri 2001 yılında başlamış ancak sonuçsuz kalmıştır.

Dünya Ticaret Örgütü’nün işlevsizleşmesi, küresel ticaretin hızlı dönüşümü ve hızla değişen dinamiklerine karşı kuruluşun aynı hızda kendini güncelleyememesinden kaynaklanmaktadır. Son yıllarda, küresel ticaretteki değişen eğilimler ve yeni teknolojiler, DTÖ’nün kurallarının ve mekanizmalarının eskiyen yapısını sorgulamamıza neden olmuştur. Özellikle, dijital ekonomi, hizmet ticareti ve fikri mülkiyet hakları gibi alanlarda, DTÖ’nün mevcut kuralları ve anlaşmaları bu alanların ihtiyaçlarını karşılamamaktadır. Bu durum, DTÖ’nün işlevsizliğine ve etkinliğinin sorgulanmasına neden olmaktadır.

İlaveten, uluslararası ilişkiler ile ikili-çoklu siyasi konjonktürel gelişmeler de DTÖ’nün karar alma mekanizmalarının tıkanmasına ve toplanan zirvelerin, gerçekleştirilen konferansların sonuçsuz kalmasına, masanın etrafına toplanan üye ülkelerin kendi çıkarları uğruna küresel ticaretin gelişimini feda etmesine sebep olmaktadır.

BÜYÜMENİN OKSİJENİ NİTELİĞİNİ KAYBETMEYE BAŞLAMASI ÇIKMAZLARI BERABERİNDE GETİRİYOR

Ticaret tarih sahnesine çıktığından beri ekonomik büyüme ve refahın önemli bir kaynağı olmuştur. Adam Smith’in Ulusların Zenginliği adlı eserinde dış ticaretin ülkeler arasında karşılıklı fayda sağlayarak ekonomik büyümeyi teşvik ettiğini ve refahı artırdığını ifade eder. Ancak, son yıllarda küresel ticaretin içinde bulunduğu zorlu dönem, bir dizi faktörün etkisiyle belirsizlik ve durgunlukla karşı karşıyadır.

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) Dünya Ekonomik Görünüm veri tabanından elde edilen verilere göre, 1980-2023 dönemi için küresel ekonomik büyüme ortalama %3,4 düzeyinde gerçekleşirken aynı dönemde küresel ticaretin büyümesi ise %5 olmuştur. Bu sonuç hiç şüphe yok ki, Adam Smith ile başlayan ve daha sonra ticaretin serbestleşmesinin ülkeler ve küresel ekonomi için büyüme ve refah kaynağı olduğuna ilişkin tartışmalara dair önemli bir gösterge olarak karşımıza çıkmaktadır.

Uzun dönemli görünüme büyüteç ile biraz yakınlaştığımızda farklı dönemler itibarıyla küresel büyüme ve ticaret arasındaki bağıntının değişime uğradığını ve özellikle son on yıllık dönemde ticaretin büyümeyi besler rolünü biraz olsun yitirdiğini görmekteyiz. Tablo 1 farklı dönemler itibarıyla büyüme ve ticaret arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır.

Tablo: 1980 – 2029 Döneminde Küresel Büyüme ve Ticaret Hacmi Görünümü

DönemlerKüresel Büyüme Ortalaması (%)Küresel Ticaret Hacmi Artışı Ortalaması (%)Küresel İhracat Artışı Ortalaması (%)
1980-893.24.64.9
1990-993.16.76.9
2000-093.85.25.1
2010-193.74.64.5
2020-232.62.12.2
2012-23 – (Salgın Hariç)3.43.22.5
2024-29 (Öngörü)3.13.33.2
Uzun Dönemli (1980 -2023)3.45.05.0
Kaynak: IMF.

Buna göre, 1980’i, 1990’lı ve 2000’li yıllarda küresel ticaretteki artış küresel büyümenin üzerinde gerçekleşmiş, ticaret ekonomik büyüme için bir oksijen rolü üstlenmiştir. Ancak 2010’lu yıllarla birlikte hem dünya ekonomisini büyüme hızı hem de ticaretin büyüme hızı gerilemeye başlamış ve 2020’li yıllar ile birlikte ticaretin büyümesi küresel büyümenin altında kalmıştır.

Şekil 1: 1980 – 2029 Döneminde Küresel Büyüme ve Ticaret Hacmi Görünümü

Kaynak: IMF.

Aslında bu gelişme 2020’li yıllar ile başlamamış; 2009 Küresel Ekonomik Krizi ve hemen ardından Avrupa’da yaşanan borç krizi sonrasında küresel ekonominin toparlanma sürecinde küresel ticaret büyüme önceki dönemlere kıyasla daha zayıf bir destek verebilmiştir.

Şekil 2: 2010 – 2023 Döneminde Küresel Büyüme ve Ticaret Hacmi Görünümü

Kaynak: IMF.

Öyle ki, 2012-2023 yılları arasındaki dönemde salgın sebebiyle ekonomik aktivitenin hızlı düştüğü ve sonrasında da baz etkisiyle hızlı yükseldiği 2020 ve 2021 yıllarını dışarıda bıraktığımızda küresel büyüme %3,4 düzeyinde gerçekleşirken bu dönemde küresel ticaret hacminin büyümesi %3,2 olarak gerçekleşmiş, küresel ihracattaki artış ise yalnızca %2,5 düzeyinde kalmıştır. Son dönemde büyümenin üzerindeki performansını biraz olsun kaybeden küresel ticaretin önümüzdeki dönemde yeniden eski performansına yakınsaması yönünde öngörüler yapılsa da hiç şüphe yok ki bu durum ancak başta Dünya Ticaret Örgütü olmak üzere uluslararası ticaretin kurumsal dönüşümün başarıyla gerçekleşmesiyle mümkün olacaktır.

Şekil 3: 2000 – 2029 Döneminde Küresel Büyüme ve Ticaret Hacmi Görünümü ve Öngörüleri

Kaynak: IMF.

Uluslararası ticaretin etki alanının zayıflaması döneminin dinamiklerini incelemek istediğimizde, özellikle ABD ile Çin arasında başlayan ticaret savaşlarının küresel ticareti zorlu bir döneme soktuğunu ifade etmek gerekir. Dünyanın en büyük iki ekonomisi ve ticaret ortağı arasında önce ticaret dalaşları olarak başlayan ancak sonrasında ticaret savaşlarına dönüşen dönem, tüm dünyayı etkileyecek şekilde ticaret engellerinin artmasına ve ticarette korumacılık politikalarının yaygınlaşmasına sebep olmuştur.

Çin’in yükselişi ve ekonomik gücünün artmasıyla birlikte, ABD’nin ticaret açığı endişeleri ve fikri mülkiyet haklarının ihlali gibi konular ticaret savaşlarının temel nedenlerinden biri haline gelmiştir. Ticaret savaşları, gümrük vergilerinin artması, ticaret kısıtlamalarının getirilmesi ve tedarik zincirlerinin bozulması gibi sonuçlar doğurmuştur.

Ticarette korumacılık rüzgarlarının estiği dönemin hemen ardından ise hem iç ticarette hem de dış ticarette ezberleri bozan, sadece oyunun kurallarını değiştirmekle kalmayıp oyunu baştan dönüştüren Kovid-19 salgını ve sonrasındaki dönem de uluslararası ticareti derinden etkilemiştir. Küresel tedarik zincirlerinin bozulması ekonomik dönüşüm gereğini beraberinde getirirken sonrasındaki ‘yeni normal’ dönemde küresel ticaretin ve ekonomik büyümenin toparlanma çabaları halen devam etmektedir.

Dünyanın eşanlı mücadele etmek zorunda kaldığı sınamaların en önemlileri arasında iklim değişikliği gelmektedir. Hayatın her alanını doğrudan etkileyen iklim değişikliği, kuraklık, kıtlık, olağanüstü meteorolojik olayların ortaya çıkardığı ekonomik kayıp, iklim değişikliğine karşı geliştirilen yeşil ve dijital dönüşüm politikalarının ekonomik ve kurumsal maliyeti gibi hususlarla birleştiğinde küresel ekonomik aktiviteyi ve uluslararası ticareti zayıflatan bir yapıya bürünmüştür. Bununla birlikte, yakın gelecekte ticarette yeşil ve dijital dönüşümün bir gereği olarak hayata geçirilecek karbon fiyatlaması düzenlemeleri de uluslararası ticaretteki karmaşıklığı daha da artıracaktır.

Bu zorlu dönemde uluslararası ticaretin yeniden ekonomik büyümeyi destekleyen yapıya kavuşması için küresel ticaret sisteminin yeniden değerlendirilmesi ve inşa edilmesi gerekmektedir. Geçmiş tecrübeler göstermektedir ki, korumacı dönemler küresel ekonomik aktiviteyi ve refahı baskılamaktadır. Günümüzün sorunlarının başında ise korumacı politikalarla birlikte kurumsal işlevsizleşme sıkıntılarının, sorunlara çözüm bulması amacıyla tesis edilen uluslararası kuruluşlara sirayet etmesidir.

TİCARET SİSTEMİNİN YENİDEN İNŞASI İÇİN ÖNERİLER VE TÜRKİYE’NİN ROLÜ

Zor zamanlar köklü dönüşümleri ve etkili adımları gerektirir. Tıkanan dünya ticaret sistemi de büyüme-ticaret ilişkisinin etkinliğinin yeniden değerlendirildiği inşa adımları politikasını da gerekli kılmaktadır. Ticaretin serbestleştirilmesi, ticaret engellerinin kaldırılması ve küresel ticaretin yeniden canlandırılması için daha fazla çaba sarf edilmelidir.

Ayrıca, iklim krizi gibi yeni zorluklarla başa çıkmak için ticaretin sürdürülebilir ve yeşil bir şekilde yeniden şekillendirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, küresel liderlerin ve uluslararası kuruluşların işbirliği yaparak, ticaretin yeniden büyümenin oksijeni niteliğine kavuşmasını sağlayacak politikaları belirlemeleri ve uygulamaları hayati önem taşımaktadır.

Bugün geldiği noktada, DTÖ’nün yeniden yapılandırılması ve güçlendirilmesi öncelikli yapılması gerekenler arasındadır. Kuruluşun karar alma mekanizmalarının revize edilmesi, üye ülkeler arasındaki anlaşmazlıkların çözülmesi ve kurallarının güncellenmesi gerekmektedir. Ayrıca, DTÖ’nün yeni ticaret eğilimlerine uyum sağlaması ve dijital ekonomi gibi yeni alanlarda daha etkili olması için reformlar yapılmalıdır.

Küresel ticaret sisteminin büyümeyi ve refahı güçlendirecek doğrultuda dönüşümü için hayata geçirilmesi gereken hususlar şöyle sıralanabilir:

Uluslararası iş birliğinin güçlendirilmesi ve kurumsal reformlar:

Küresel ticaret sisteminin yeniden inşası için öncelikli olarak tıkanan damarların açılması önem arz etmektedir. Bu bağlamda, küresel ticaretin yeniden büyümeye destek verecek şekilde biçimlendirilmesi öncelikli amacıyla uluslararası iş birliğinin güçlendirilmesi ve bu doğrultuda kurumsal reformların hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bugün gelinen noktada ülkelerin kendi çıkarlarını öne koyan bir vizyon ile masaya oturması, Dünya Ticaret Örgütü tarafından organize edilen zirvelerin ya da toplantıların sonuçsuz bir şekilde sona ermesine sebep olurken ortaya sunulan politika önerileri de uluslararası ticareti desteklemekten hayli uzaktadır. Ülkelerin kapsayıcı bir iş birliği içerisinde ticaret kurallarının günümüz dinamiklerine uygun şekilde modernizasyonuna, ticaret anlaşmazlıklarının kapsayıcı bir vizyon ile çözüme ulaştırılmasına ve bu doğrultuda uluslararası ticaretin daha şeffaf ve adil bir şekilde gelişiminin sağlanmasına destek verecek yaklaşımda olmaları da önemlidir. Bu noktada, küresel ticaretin yönetişiminin güçlendirilmesi ve küresel ticaretin daha sürdürülebilir bir şekilde gelişmesi Dünya Ticaret Örgütü’nün yeniden hayata geçirebileceği bir misyon olarak şekillenmeli, Örgüt küresel ticaretin yeniden inşası noktasında aktif bir rol üstlenmelidir.

Ticaret engellerinin azaltılması ve serbest ticaretin teşviki:

Bugün yaşanan sorunların temelinde yatan kurumsal aksaklıkların çözüme kavuşturulmasıyla birlikte ticaretin yeniden büyümenin oksijeni rolü kazanması için atılacak bir diğer önemli adım da ticaret engellerinin azaltılması ve serbest ticaretin yeniden, günümüz konjonktürel gelişmeleri ışığında teşvik edilmesi olacaktır. Bu bağlamda, gümrük vergilerinin, ilave yükümlülüklerin ve ticaret kısıtlamalarının küresel ticaretin gelişimi yönünde yeniden değerlendirilmesi küresel büyümeyi ve refahı artıracak unsurlar olacaktır. Ticaretin daha kolay ve daha güvenli gerçekleştirilmesi pozitif yayılma etkisiyle maliyet avantajı ile birlikte iş yapma ortamını iyileştirmektedir. Dolayısıyla, kurumsal aksaklıkların giderilmesiyle birlikte ticaretin serbestleştirilmesine yönelik atılacak adımlar ekonomik büyümenin ve refahın besleyicileri olarak aktif rol üstlenecektir.

Dijital ticaretin desteklenmesi ve yenilikçilik:

Küresel ticaretin yeniden inşası için diğer bir politika önerisi olarak dijital ticaretin desteklenmesi ve yenilikçiliğin teşvik edilmesi değerlendirilebilir. Günümüzde, dijital teknolojilerin hızla gelişmesi ve dijital ekonominin önemi giderek artmaktadır. Bu nedenle, dijital ticaretin teşvik edilmesi ve desteklenmesi, küresel ticaretin büyümesini ve sürdürülebilirliğini artırabilir. Dijital dönüşüme yönelik atılacak adımlarla şekillenecek politikalar dijital ticaretin engellerinin kaldırılmasını, dijital ticaretin düzenlenmesini ve dijital ticaretin sınırlar ötesi işlemlerini kolaylaştırmayı içermektedir. Dijitalleşmeyle birlikte küresel bir vizyonda yenilikçiliği teşvik edilmesi de ticaret vesilesiyle ortaya çıkabilecek yeni fırsatların avantaja çevrilmesini mümkün kılacaktır.

Sürdürülebilir ticaret ve yeşil ekonomi:

Hiç şüphe yok ki önümüzdeki dönem dijitalleşmeyle birlikte yeşil dönüşümün de küresel ajandanın ilk sırasında yer aldığı bir dönem olacaktır. İklim krizi ve çevresel sorunlar, küresel ticaretin dönüşümünü ve sürdürülebilirlik anlayışının güçlenmesini gerektirmektedir. Dünya Ticaret Örgütü’nün kurumsal iyileşmesinin dijitalleşme ve yeşil dönüşümün unsurları olan yeşil teknolojilerin ve çevre dostu ürünlerin ticaretinin teşvik edilmesi, sürdürülebilir tedarik zincirlerinin oluşturulması ve küresel ticaretin hem karbon emisyonlarının artmasının önüne geçen hem de kaynakların etkin olarak kullanıldığı bir vizyonda gerçekleştirilmesiyle harmanlanması, küresel ticaretin yeniden inşasının aynı zamanda sürdürülebilir olmasının önünü açacaktır.

Eşitlikçi ticaret politikaları ve kapsayıcı büyüme:

Ülkelerin korumacı eğilimlerle kendi çıkarlarını ön plana koymaları ticaret politikalarının kapsayıcılığını ve eşitliğini sekteye uğratmaktadır. Küresel ticaretin yeniden inşası sürecinde, ticaret politikalarının daha adil ve kapsayıcı olması önem arz etmektedir. Bu bağlamda, düşük gelirli ve gelişmekte olan ülkelerin ticarette daha fazla fırsata erişiminin sağlanması, küçük işletmelerin ve kadın girişimcilerin ticarette daha fazla yer almasının teşvik edilmesi ve uluslararası ticaretin küresel gelir adaletsizliğini azaltma hedefine sahip olması önem arz etmektedir. Ancak bu şekilde, küresel ticaretin yeniden ekonomik büyümeyi desteklediği kadar refahı da artıran bir yapıya bürünmesi mümkün olacaktır.

Dünya Ticaret Örgütü’nün kurumsal güncellemesi ve küresel ticaret sisteminin yeniden inşası sürecinde Türkiye’nin aktif bir rol oynaması gerekmekte ve beklenmektedir. Türkiye, bölgesinde güç kazanan bir aktör olarak DTÖ’nün yeniden yapılanması sürecine katkı sağlayabilir, küresel ticaretin serbestleştirilmesini teşvik edebilir, uluslararası ticaretin kurallarının güncellenmesine destek verebilir ve kendi ticaret politikasını bu doğrultuda şekillendirebilir.

Birincil olarak, Türkiye, coğrafi konumu ve transit ticaret potansiyeli sayesinde küresel ticaretin kavşağında yer almaktadır. Avrupa ile Asya arasındaki köprü konumundaki Türkiye, lojistik ve taşımacılık alanlarında önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle, Türkiye’nin transit ticaretin kolaylaştırılması ve lojistik altyapısının güçlendirilmesi yoluyla küresel ticaretin gelişimine katkıda bulunması beklenmektedir.

İkincisi, Türkiye’nin ürün ve pazar çeşitliliğine bağlı ihracat yapısı ve özellikle otomotiv, tekstil, gıda, inşaat ve hizmetler gibi alanlarda yoğunlaşan güçlü endüstriyel yapısı Türkiye’ye küresel rekabette avantaj sağlamaktadır. Bölgesindeki ve küresel aktörlerle ikili ve/ya çoklu iş birlikleri ile Türkiye sahip olduğu rekabet avantajını kendi faydasına kullanabilir. Hiç şüphe yok ki, Türkiye’nin bu doğrultudaki kararlılığı küresel ticaretin yeniden şekillenmesi sürecine de momentum sağlayabilir.

Türkiye’nin bölgesel ve çok taraflı ticaret anlaşmaları aracılığıyla ticaretteki engelleri kaldırması ve iş birliğini artırması, küresel ticaretin gelişimine katkı sağlayabilir. Türkiye’nin başta Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesi olmak üzere ticaret ortaklarıyla sahip olduğu iş birliklerinin güncellenmesi ve bu yol ile güçlendirilecek bölgesel ticaret iş birlikleri ve çok taraflı ticaret girişimleri, ticaret sisteminin dönüşüm sürecinde Türkiye’nin karşısına çıkan fırsatları avantaja çevirmesinde faydalı olabilir.

Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelede sürdürdüğü mücadelede başta Sıfır Atık Projesi olmak üzere küresel çaptaki başarıları da yeşil dönüşüm ve sürdürülebilir kalkınma alanında küresel dönüşüm sürecine ivme kazandırabilir. Bu noktada, özellikle Türkiye’nin en büyük ticaret partneri olan Avrupa Birliği’ndeki gelişmeler yakından takip edilerek yeni öneme uyum sağlanmalı ve Türk ticaret erbabının bu dönüşüm sürecinden fayda sağlaması tesis edilmelidir.

Tüm bu faktörler göz önüne alındığında, Türkiye’nin ticaret açısından rolü, küresel ticaretin yeniden inşası ve çıkmazların çözüme kavuşturulması sürecinde önemlidir. Türkiye, stratejik konumu, güçlü ekonomisi ve kararlı ticaret politikalarıyla küresel ticaretin gelişimine ve sürdürülebilir kalkınmaya katkı sağlayabilir.

SONUÇ YERİNE

Küresel ticaretin çıkmazlarla ve birçok sınamayla dolu bir dönemden geçtiği ve ticaretin yeniden inşası için çözümlerin arandığı bir zaman diliminde, önümüzdeki dönemin Türkiye ve küresel ticaret adına doğru değerlendirilmesi kritik bir öneme sahiptir. Bu çalışmada küresel kuruluşların işlevsizleşmesi süreciyle birlikte temel olarak incelenen küresel ticaretin karşı karşıya kaldığı zorluklar, yeni dönemin başta kurumsal altyapı olmak üzere ticaret sisteminin yeniden inşasını zaruri kılmaktadır.

Bugün Dünya Ticaret Örgütü’nde çıkmaza giren karar alma mekanizmalarının ülkelerin iş birliğini ve politikaların kapsayıcılığını önceleyen şekilde güncellenmesi ve bu yönde kurumsal reformların hayata geçirilmesi gerekmektedir. Ticaretin yeniden inşasında, uluslararası kuruluşların daha etkili bir şekilde çalışması ve ticaret kurallarının güncellenmesi önem arz etmektedir. Ayrıca, ticaret engellerinin azaltılması, dijital ticaretin desteklenmesi, sürdürülebilir ticaretin teşviki, eşitlikçi ticaret politikalarının benimsenmesi ve kapsayıcı büyümenin teşviki gibi politika seçenekleri de küresel ticaretin yeniden inşasının sütunlarını oluşturmalıdır.

Küresel ticaretin yeniden büyümenin ve refah artışının besleyicisi olma rolünü üstlenmesi açısından ticaretin dönüşümünde ticari engellerin azaltılması, küresel ticarette yeniden serbestleşme rüzgarlarının hüküm sürmesi ve gerek ikili gerekse de çoklu iş birlikleriyle ticaretin tüm dünyada daha kolay yapılması büyük önemi haizdir.

Bütün bu hususlar ışığında Türkiye, bu dönüşüm sürecinde doğru politika adımlarıyla küresel ticaretin yeniden inşası ve çıkmazların çözüme kavuşturulması sürecinde aktif rol üstlenmelidir. Çalışmada anılan politika önerileriyle birlikte Türkiye’nin sahip olduğu stratejik konumu ve rekabet avantajını hem küresel ticaretin yeniden canlandırılması hem de yeni dönemin Türkiye’nin çıkarına şekillenmesi amacıyla avantaja dönüştürmesi gerekmektedir.

KAYNAKÇA

  • Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ekonomik Görünümü 2023. Erişim Tarihi: 1 Mayıs 2024