Yeni Batı Mah. Palandöken Cad. No: 92 Yenimahalle/ANKARA
ÖZET
Uygunluk değerlendirme faaliyetleri sonucu bir ürün, hizmet, kişi veya yönetim sistemi için düzenlenen uygunluk beyanının/belgesinin ulusal ve uluslararası alanda kabul görmüş nesnel ve teknik kriterler esas alınarak düzenlenmesi sağlamak, bu tip beyanlara konu ürün ve hizmetlere yönelik piyasa gözetimi faaliyeti yürüten kamu organları için kritik bir politika alanıdır. Kamu sağlığının temini ve çevrenin korunması gibi temel ilkeler ışığında düşünülecek olursa bu konu, uygunluk beyanlarına konu olan ürün ve hizmetlere ulaşan nihai tüketiciler için daha büyük bir anlam ifade edecektir. Yürütülen uygunluk değerlendirme faaliyetlerinin tarafsız, yetkin ve tutarlı bir çerçevede gerçekleştirilmesi için istifade edilecek en etkin araç olarak karşımıza ülkemizde bir kamu hizmeti hüviyetinde olan akreditasyon çıkmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Akreditasyon, Standardizasyon, Uygunluk değerlendirme, Piyasa gözetimi, Tüketicinin korunması
THE ROLE OF ACCREDITATION FOR ASSURING THE PUBLIC TRUST IN CONFORMITY ASSESSMENT ACTIVITIES
ABSTRACT
Ensuring the conformity certificates/attestations for goods, services, persons, or management systems are issued in accordance with an objective & technical international criteria is an essential policy area for the governmental authorities conducting market surveillance toward goods and services that fall within this category. When we consider the core principles such as public health and environmental protection, this particular matter becomes a key issue for the consumers who have access to those goods and services with conformity certificates. As such, accreditation -a public service in Turkey- stands for the most effective instrument to embrace in order to have a competent, impartial, and consistent framework for conformity assessment activities.
Keywords: Accreditation, Standardization, Conformity assessment, Market surveillance, Consumer protection
Piyasada dolaşım halinde olan ve tüketicilerin doğrudan erişimine açık konumdaki birçok ürün ve hizmetin hususi bir alana yönelik uygunluk beyanına/belgesine sahip oldukları görülebilir. Ticari faaliyet gösteren uygunluk değerlendirme kuruluşlarınca tertip edilen bahse konu uygunluk beyanları halihazırda mevzuat ile genel çerçevesi çizilmiş bir teknik düzenlemeye bağlı olabileceği gibi vegan, çevre dostu, helal gibi ihtiyari bir uygulama alanına da ait olabilmektedir. Bu durum, mevzubahis beyanın uluslararası nesnel kriterler ekseninde yetkin ve tarafsız bir süreç neticesinde düzenlenip düzenlenmediği sorusunu akıllara getirmekte, bu hususun tüketiciler nezdinde doğrulanması açısından ciddi bir risk doğurmaktadır. Hal böyle iken uygunluk değerlendirme faaliyetlerinin bağımsız bir üçüncü tarafça denetlenip izlenmesi, tüketici güveninin temin edilmesi perspektifiyle ele alındığında önemli bir uygulama alanına dönüşmektedir. Bilhassa ihtiyari nitelikteki uygunluk değerlendirme faaliyetleri sonucunda düzenlenen uygunluk beyanlarının güvenilirliği, bizzat bu faaliyetle iştigal eden kuruluşların güvenilirliğinin sağlanması ile mümkün olabilecektir.
Bu konunun detayları ile ele alınabilmesi için öncelikli olarak bazı terminolojik bilgileri vermek faydalı olacaktır. Öncelikli olarak uygunluk değerlendirme faaliyetinin ne anlam ifade ettiğine bakılması gerekmektedir. Uygunluk değerlendirme faaliyeti, Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından ulusallaştırılmış olan ve temel itibariyle bu alandaki genel terim ve tarifleri ihtiva eden ISO/IEC 17000:2006 Standardında “bir ürün, proses, sistem, kişi veya kuruluş ile ilgili belirli şartların karşılandığının ispatı” olarak tanımlanmaktadır (2006: s.1). Uygunluk değerlendirme faaliyetleri, bir ürünün veya hizmetin belirli bir teknik alana ilişkin şartları karşıladığını doğrulayan ve bunu genellikle bir uygunluk sertifikası, markası veya işareti ile beyan eden bir süreci ifade edebilir. Ürünlerin ve hizmetlerin uygunluğu bu alandaki en yaygın ve bilindik faaliyet alanı olmakla birlikte bir kişinin, belirlenmiş olan profesyonel ve mesleki bir yetkinliği sağlama durumunu doğrulayıp gösterme şeklinde de gerçekleşebilir. Bunların dışında, bir işletmenin genel işleyiş yapısının gıda, bilgi veya iş sağlığı güvenliği gibi yönetim sistemlerine uygun olarak yürütüldüğünün doğrulanması da uygunluk değerlendirme kapsamına girer.
Somut bir örnekle dile getirecek olursak, pastörize süt imal eden bir işletmeyi ele alabiliriz. Burada çalışan belirli kişilerin Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) tarafından ilan edilen ulusal yeterlilik kriterlerine göre ‘Çiğ Süt Depolama Sorumlusu’ olarak belgelendirilmiş olması, üretilen pastörize sütlerin ‘organik’ olarak etiketlenmiş olması ve genel itibariyle tüm işletmenin üretim zincirinde insan sağlığı için tehdit oluşturacak tehlikeleri kontrol edilebilir bir çerçevede idare etmesi sonucu ‘Gıda Güvenliği Yönetim Sistemini’ uyguladığına dair belgelendirilmiş olması, uygunluk değerlendirme faaliyetlerinin farklı teknik alanlardaki somut yansımalarını göstermektedir. Bir işletme için personel, ürün ve yönetim sisteminin uygunluğuna dair belgelendirmeyi aynı kuruluş yapabileceği gibi farklı kuruluşların farklı uygunluk belgeleri düzenlemesi de söz konusu olabilir. Burada belirleyici olan nokta, bizzat işletmenin kendi ticari ve stratejik hedef ve politikaları olabileceği gibi işletme bünyesinde arz edilen ürün ve hizmetleri kullanacak tüketiciler, dış pazarlardaki alıcılar veya mevzuattan kaynaklanan bazı gerekliliklere bağlı olarak yerli veya yabancı kamu otoriteleri de olabilir. Örneğin ülkemizde 4734 sayılı Kamu İhale Kanununda, idare tarafından açılan bir ihalede istekli olarak yer almak isteyen ticari işletmelerden, ihaleye konu ürün veya hizmet sunumunda ‘kalite’ şartlarını sağladıklarını gösteren uygunluk belgeleri istenebilmesine cevaz veren hükümler mevcuttur. Benzer şekilde, Suudi Arabistan pazarına çiğ et ve kümes hayvanı mamulü ihraç etmek isteyen bir ihracatçı, Suudi Arabistan’daki yasal otorite konumunda olan Suudi Gıda ve İlaç İdaresi (SFDA) tarafından kabul görecek bir helal uygunluk belgesi temin etmek zorundadır. Bütün bu somut örnekler, uygunluk değerlendirme faaliyetlerinin ülkeler tarafından iç piyasadaki ürün arzının izlenmesi ve kontrol edilmesi için önemli bir kamu politikası enstrümanı olduğu gibi ticarette teknik engel olarak da kullanabildiği yönündeki savları desteklemektedir (Fliess ve Schonfeld, 2006; Stephenson, 1997).
Öte yandan, belgelendirme kuruluşlarının gerçekleştirdiği tetkiklerin ve bu tetkikler neticesinde düzenlemekte oldukları uygunluk belgelerinin güvenilirliği önemli bir noktaya işaret etmektedir. Bir belgelendirme faaliyetinin ilgili teknik kriterin gerektirdiği tüm ölçütleri dikkate alarak nesnel ve yetkin olarak gerçekleştirildiğinin kontrolü, tüm bu işlemlerin bağımsız bir üçüncü tarafça izlenip denetlenmesi ile mümkün olacaktır. Burada bahsi geçen üçüncü taraf izleme ve denetimi de bizleri akreditasyon diye tanımlanan kavrama yönlendirmektedir. Akreditasyonun ISO IEC 17000:2006 Standardındaki tanımı “bir uygunluk değerlendirme kuruluşu ile ilgili olarak, belirli uygunluk değerlendirme işlerini yapmaya yeterli olduğunu resmi olarak ifade ederek gösteren, üçüncü taraf doğruluk beyanı” şeklindedir (2006: s.5). 7223 sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu ise akreditasyon “bir ulusal akreditasyon kurumu tarafından bir uygunluk değerlendirme kuruluşunun, belirli bir uygunluk değerlendirme faaliyetini yerine getirmek üzere ilgili ulusal veya uluslararası standartların belirlediği gerekleri ve uygulanabildiği yerlerde ilgili sektörel düzenlemelerde öngörülen ek gerekleri karşıladığının tespitine ve resmî kabulüne ilişkin kamu faaliyeti” olarak ifade edilmiştir.
Akreditasyonun bir kamu hizmeti olup olmadığı uluslararası düzlemde farklı değerlendirmelere tabidir. 7223 sayılı Kanunda da açıkça vurgulandığı üzere ülkemizde akreditasyon bir kamu hizmetidir. Dolayısıyla uyumlaştırılmış alanlarda faaliyet gösteren uygunluk değerlendirme kuruluşlarına akreditasyon hizmeti sunan tek kamu organı olan Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) ve hem ihtiyari hem de uyumlaştırılmamış bir alan konumundaki helal belgelendirme faaliyetlerine yönelik akreditasyon hizmeti sunabilecek tek yetkili organ olan Helal Akreditasyon Kurumu (HAK) hariç hiçbir tüzel kişilik Türkiye sınırları içerisinde akreditasyon hizmeti sunma iddiasında bulunamaz. Avrupa Birliği’nde (AB) de benzer bir kabul mevcuttur. AB’nin 768/2008/EC mevzuatına göre akreditasyonun kar amacı gütmeyen ulusal akreditasyon kurumlarınca gerçekleştirilebileceği ortaya konmuştur. Aynı minvalde 6 Mayıs 2021 tarihli bir Avrupa Adalet Divanı kararı da akreditasyon hizmetinin AB üyesi ülkelerde tek bir ulusal organ tarafından ifa edilebileceğini hüküm altına almıştır.
Bu haliyle akreditasyon, uygunluk değerlendirme faaliyeti yürüten bir kuruluşun bağımsız bir üçüncü tarafça düzenli olarak denetlenmesi, izlenmesi ve ilgili teknik şartlara göre hareket edip etmediğinin düzenli olarak kontrol edilmesine işaret eder. Bu sayede bir uygunluk belgesinin üçüncü bir tarafça denetlenip yetkinliği doğrulanmış kuruluşlar tarafından temin edilmiş olması, mevzubahis belge ile doğrudan veya dolaylı olarak etkileşime giren tüketiciler, imalatçılar ve piyasa gözetimi yürüten kamu kurumları için ciddi önem arz etmektedir.
Ülkemizde akreditasyon yasal olarak zorunlu tutulmuş bir uygulama alanı değildir. Uygunluk değerlendirme kuruluşları, belgelendirme faaliyetlerinin tamamı için ilgili akreditasyon kurumu tarafından denetime tabi değildir. Mevzuattan kaynaklanan bazı mecburi haller dışarıda bırakıldığında, bilhassa ürün belgelendirme alanındaki birçok uygunluk beyanı, herhangi bir üçüncü tarafından yetkinlik doğrulaması ve denetimine tabi olmadan yapılabilmektedir. Örneğin helal belgelendirme, uyumlaştırılmamış bir uygunluk değerlendirme alanı olduğu için birçok belgelendirme kuruluşu farklı kriterleri ve normatif dokümanları esas alarak gıda ve kozmetik ürünlerine helal uygunluk belgesi tertip edebilmektedir. Ancak bu kuruluşların bahse konu belgelendirme süreçlerinde uluslararası kabul görmüş kriterlere, tarafsızlık ve nesnellik ilkelerine, belgeye konu ürünün teknik ve İslami gerekliliklerine hangi ölçüde dikkat ettikleri herhangi bir üçüncü tarafça kontrol edilmemektedir. Bu durumun bir neticesi olarak tüketiciler, piyasada eriştikleri ‘helal’ işaretli gıda ve kozmetik ürünlerinin hangi esaslara göre tetkik edildiğini ve uygunluğunun ne gibi süreçlerin ardından tasdik edildiğini doğrulayamamaktadır. Bu durum, helal gibi ihtiyari alanlardaki belgelendirme faaliyetlerinin akreditasyona tabi olmama halinden doğmaktadır.
Yukarıda bahsi geçen 7223 sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu, temel itibariyle ürünlerin güvenli ve ilgili teknik düzenlemelere uygun olmasını sağlamak amacıyla, piyasa gözetimi ve denetiminin esasları ile yetkili kuruluşların görevlerini ve iktisadi işletmeciler ile uygunluk değerlendirme kuruluşlarının yükümlülüklerini belirlemektedir. Kanunun ‘Kapsam’ maddesinde, AB üyesi ülkeler dışındaki ülkelere ihraç edilen veya ihraç edilmesi hedeflenen ürünler kanun kapsamında değerlendirilmekle birlikte bu kapsamdaki ürünlerin de güvenli olması, tağşişe konu olmaması ve ürüne ilişkin işaretleme, etiketleme ve belgelendirmenin alıcıyı yanıltmayacak şekilde yapılmasının zorunlu olduğu açıkça ifade edilmektedir.
Bununla beraber, halihazırda ülkemizde gerek iç piyasaya arz edilecek gerekse AB pazarına ihraç edilecek ihtiyari alandaki uygunluk belgeli ürünler için tüketici güvenini akreditasyon sistematiği üzerinden sağlayacak bir mevzuat yapısı mevcut değildir. Makalenin giriş kısmında da örnek gösterildiği üzere; helal, vegan, çevre dostu, kaliteli gibi ihtiyari uygunluk değerlendirme işlemleri kapsamında bahse konu uygunluk iddiaları ile piyasaya arz edilecek işlenmiş gıdadan biyokimyasallara, kozmetikten konaklama hizmetlerine kadar çok çeşitli ürün ve hizmet gruplarının nihai tüketiciyi yanıltmayacak, yanlış ve yanıltıcı bilgi vermeyecek şekilde piyasaya arz edilebilmesi, yapılan belgelendirmenin akredite olmuş kuruluşlarca tertip edilmesi ile mümkün olacaktır. Dolayısıyla ihtiyari nitelikteki uygunluk değerlendirme faaliyetleri yürüten kuruluşların bağımsız bir akreditasyon kurumunca denetlenip izlenmesi ve tüm bu süreçleri başarıyla tamamlayan kuruluşların uygunluk belgesi verebilme yetkisine sahip olması, sadece 7223 sayılı Kanunun değil, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun hazırlanış amacına ve ruhuna da uygunluk arz edecektir. Tüm bu değerlendirmeler ışığında, piyasada dolaşımda olan ürün ve hizmetlerde ihtiyari bir alandan kaynaklanan uygunluk belgesi mevcutsa, bunun akreditasyona tabi tutulmuş kuruluşlarca tanzim edilmesi tüm bu faaliyetlerde kamuoyu güveninin sağlanması için büyük bir kolaylık olacaktır. 6502 sayılı Kanunun lafzı ile ifade edecek olursak, nihai tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici bir ekosistem oluşturmak adına teknik düzenlemesi olmayan, uyumlaştırılmamış alanlardaki belgelendirme faaliyetlerinin mahiyetlerine göre ilgili kamu organınca akreditasyon sürecine tabi tutulması beraberinde kayda değer kazanımlar getirecektir.
KAYNAKÇA
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu (22/1/2002 tarihli ve 24648 sayılı R.G.)
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (28/11/2013 tarihli ve 28835 sayılı R.G.)
7223 sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu (12/3/2020 tarihli ve 31066 sayılı R.G.)
768/2008/EC sayılı Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi Müşterek Kararı, https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/ALL/?uri=CELEX%3A32008D0768, Erişim Tarihi: 14.06.2021
C‑142/20 sayılı ve 6/5/2021 tarihli Avrupa Adalet Divanı Kararı, https://european-accreditation.org/the-eu-court-of-justice-in-europe-only-the-national-accreditation-body-can-perform-accreditation/, Erişim Tarihi: 14.06.2021
Fliess, B., & Schonfeld, R. (2006). Trends in conformity assessment practices and barriers to trade: Final report on survey of CABs and exporters.
Stephenson, S. (1997). Standards and conformity assessment as nontariff barriers to trade (No. 1826). World Bank Publications.
Suudi Gıda ve İlaç İdaresi (SFDA), Gıda Ürünlerinde İthalat Gereklilikleri, https://old.sfda.gov.sa/en/food/about/administration/mangement_food/pages/edoifc-foodimportreq.aspx, Erişim Tarihi: 14.06.2021
TS EN ISO/IEC 17000, (2006). Uygunluk Değerlendirmesi – Terimler, Tarifler ve Genel Prensipler
1989 yılında Ankara’da doğmuştur. İlkokul, Ortaokul ve Lise eğitimini Ankara’da tamamlamıştır. Hacettepe Üniversitesi İngilizce İktisat Bölümü’nden 2011 yılında mezun olmuştur. 2018 yılında The University of Edinburg’da Uluslararası Siyaset ve Avrupa Politikaları alanında Yüksek Lisansını tamamlamıştır.
2012-2017 yılları arasında Mülga Ekonomi Bakanlığı’nın Ekonomik Araştırmalar ve Değerlendirme Genel Müdürlüğü ile Özel Kalem Müdürlüğü’nde sırasıyla Dış Ticaret Uzmanı ve Bakan Danışmanı olarak görev yapan Erdem BAŞDEMİRCİ, Mart 2019’dan itibaren Helal Akreditasyon Daire Başkanvekili görevini sürdürmektedir.
Ticaret Uzmanları Derneği (TİUD), Ticaret Uzmanları ile Uzman Yardımcılarının dayanışma ve birlikteliğini geliştirmeyi, ortak hak ve menfaatlerini korumayı, mesleki, sosyal ve kültürel gelişimlerine katkıda bulunmayı amaçlayan bir sivil toplum kuruluşudur.