avatar

KÜRESEL EKONOMİ

Bugün, dünyanın tüm önemli coğrafyalarında siyasi, ekonomik ve sosyal değişimlerin yaşandığı çok kritik bir süreçten geçmekteyiz. Sınır komşularımızdan, yakın coğrafyamızdaki ülkelere, en büyük iş ortağımız Avrupa’dan Amerika’ya kadar, tüm dünyada koşullar sürekli olarak değişiyor. COVID-19 salgını ile başlayan süreçte tüm dünya ekonomileri önemli bir sınamadan geçmektedir. 2021 yılı sonlarında küresel toparlanmanın hız kestiğini konuşurken, 2022 yılı Şubat ayında başlayan Rusya-Ukrayna savaşı zaten kırılgan olan küresel ekonomideki şartları daha da kötüleştirmiştir.

Yapılan araştırmalar, küresel ekonominin pandemi ile birlikte İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük sınama ile karşı karşıya kaldığını ortaya koymaktadır. IMF verilerine göre 2020 yılında küresel ekonomi %3,1 daralmıştır. 2021 yılında ise ABD başta olmak üzere gelişmiş ekonomilerce izlenen destekleyici para ve maliye politikaları ile aşılama faaliyetlerinin hızlanmasının neticesinde güçlü bir toparlanma gerçekleşmiştir. Bu gelişmeler sonucunda IMF, küresel ekonominin 2021 yılında %6,1 seviyesinde büyüdüğünü açıklamıştır. 2021 yılında gelişmiş ekonomilerde büyüme oranı %5,2 düzeyinde iken, gelişmekte olan ülkelerde büyüme hızı %6,8 düzeyinde gerçekleşmiştir.

Pandemi sonrası uygulanan genişlemeci mali ve parasal politikalar, aşılanma faaliyetlerinin yükselmesi ile ülkelerin yeniden açılmaları ve artan talep, tedarik zincirindeki aksamalar nedeniyle arz artışının yetersiz kalması ve lojistik maliyetlerinin yükselmesi gibi sebepler küresel çapta enflasyonun yüksek seyretmesine yol açmıştır.  IMF verilerine göre, emtia fiyatları 2021 yılı genelinde %52,8’lik artış kaydetmiştir. Dünya Bankası verilerine göre ise, 2021 yılında enerji fiyatları %81 ve enerji dışı emtia fiyatları ise %32,7 artış kaydetmiştir. Benzer şekilde 2021 yılında ham petrol fiyatlarında %67,4 artış görülmüş, son 61 yılın en yüksek üçüncü (1974 ve 1979 petrol krizleri arkasından) yükselişi kaydedilmiştir. Avrupa’da doğalgaz fiyatları %397 yükselerek 1960’dan bu yana en keskin artışını gerçekleştirmiştir. Emtia fiyatlarındaki artış gıda fiyatlarında da kendini göstermiş, 2021 yılında FAO Gıda Fiyat Endeksi %28 oranında artmıştır.

Küresel ekonomi, pandeminin getirdiği olumsuzluklar ve pandemiye karşı ülkelerin aldığı önlemlerin yan etkilerini aşmakla meşgulken, bu kez Rusya ve Ukrayna arasında başlayan gerilimin savaşa dönüşmesiyle yeni bir şok ile karşı karşıya kalınmıştır. 2022 yılı itibarıyla, Rusya ve Ukrayna savaşı sonrası küresel ekonomide söz konusu fiyat artışların keskinleştiği bir dönem başlamıştır. Dünya Bankası verilerine göre; 2022 Mayıs ayında geçtiğimiz yılın Aralık ayına kıyasla enerji fiyatları %43,2 yükselmiştir. IMF, petrol fiyatlarının 2022 yılı genelinde %54,7 artmasını ve petrol hariç emtia fiyatlarının 2022’de %11,4 artacağını öngörmektedir. Tüm bu beklentiler küresel ekonominin ne kadar olumsuz bir tabloya doğru sürüklendiğini yansıtmaktadır. Tüm bu gelişmelerin sonunda tüketici fiyat enflasyonu Mayıs ayında ABD’de %8,6’a, İngiltere’de %9,1’e, Haziran ayında Avro Bölgesi’nde %8,6’ya çıkarak son yılların en yüksek rakamlarına tırmanmıştır.

Tüm dünyada yüksek oranlarda seyreden enflasyon, başta gelişmiş ekonomiler olmak üzere birçok ülkeyi para politikalarında hızla sıkılaştırma adımlarına yöneltmiştir. Bu kapsamda Amerikan Merkez Bankası (FED) 2022 Haziran ayı toplantısında faizleri 75 baz puan artırarak 1994 yılından sonra tek seferde en güçlü faiz artışını yaparken, takibinde İngiltere gibi birçok merkez bankası faiz artışına gitmiştir. Avrupa Merkez Bankası ise 2022 yılının ikinci yarısından itibaren faiz artışlarına gideceğini kesin bir dille işaret etmiştir.  Bu durumun sonucu olarak yapılan faiz artışlarının enflasyonu düşürmekte başarılı olamaması durumunda hala kırılgan olan ekonomik büyümeyi yavaşlatabileceği ve ileriki dönemde yüksek enflasyon ve düşük büyümenin bir arada görüldüğü stagflasyona girilebileceği endişeleri artmaktadır.

Bu çerçevede, son dönemde küresel ekonomide durgunluk ve zayıflama emareleri hızla artmaktadır. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) yayımladığı Küresel Ekonomik Görünüm Raporu’nda, daha önce yüzde 4,5 olarak açıklanan 2022 küresel ekonomik büyüme tahminini yüzde 3’e indirmiştir. Önemli ticaret ortağımız olan Avro Bölgesi’nin büyüme oranı ise yüksek oranlı bir revizyon (1,7 puan) ile %2,6’ya çekilmiştir. OECD 2021 yılında %10 düzeyinde olan küresel ticaret büyümesinin 2022 yılında %4,9’a gerileyeceğini öngörmüştür. OECD ekonomik büyüme beklentilerinde ciddi gerilemeye dikkat çekerken, ülkelerin enflasyon tahminlerini ise yüksek oranlarda artırmıştır.

TÜRKİYE EKONOMİSİ

Küresel ölçekte meydana gelen öngörülemeyen gelişmelere rağmen, Türkiye ekonomisinde üretimin aralıksız sürmesi ve istihdamın korunması için gereken tedbirleri hızla devreye almamızla birlikte, ekonomimiz üretmeye devam etmiş, üretirken istihdam yaratmış ve Türk malları dünyanın dört bir yanına ihraç edilmiştir.

Covid-19 pandemisi etkilerinin azalması, aşılanmadaki hızlanma ve ekonomik faaliyetlerdeki kısıtlamaların kaldırılması ile Türkiye ekonomisi 2021 yılında %11 oranında büyüyerek son 10 yılın en güçlü büyüme hızına ulaşmıştır. Bu olumlu büyüme performansını asıl değerli kılan; dengeli, istikrarlı ve kapsayıcı olmasıdır. 2021 yılı genelinde mal ve hizmet ihracatının GSYH büyümesine katkısı 5,3 yüzde puan olurken; net ihracatın büyümeye katkısı 4,9 yüzde puan seviyesinde gerçekleşmiştir. Söz konusu ilerlemede dış ticaretimizin önemli bir katkı sağladığını görmekteyiz.

Türkiye ekonomisi 2022 yılının birinci çeyreğinde dengeli ve kapsayıcı büyüme performansını devam ettirerek %7,3 oranında büyümüştür. 2022 yılı birinci çeyreğindeki büyümeye ihracatın katkısı 3,9 yüzde puan, net ihracatın katkısı ise 3,5 yüzde puan olmuştur. Söz konusu büyümenin yarısından fazlası (%53,4’ü) mal ve hizmet ihracatından kaynaklanmış olup 2022 yılının ilk çeyreğinde de ihracat büyümenin itici gücü olmaya devam etmiştir.

2021 yılında ihracatımız, bir önceki yıla kıyasla %32,8 artışla 225 milyar 217 milyon dolara ulaşmış, 211 milyar dolar olan OVP tahmininin oldukça üzerinde gerçekleşmiştir. Aynı yıl dış ticaret hacmimiz bir önceki yıla göre %27,6 artarak 496 milyar 643 milyon dolar olmuştur. Dış ticaret açığı 2021 yılında bir önceki yıla göre %7,4 oranında azalarak 46 milyar 208 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. İhracatın ithalatı karşılama oranı %83,0 olarak gerçekleşmiş, enerji hariç karşılama oranı %98,2 seviyesine çıkmıştır. 2021 yılında Türkiye’nin dünyadan aldığı pay %1 seviyesini geçmiştir. 2022 yılının ilk 6 aylık dönemi incelendiğinde de ihracatımızdaki güçlü performansın devam ettiği görülmektedir. 2022 yılı ilk altı ayının tamamında, en yüksek aylık ihracat değerine ulaşılmış ve yılın ilk 6 ayında ülkemizin ihracatı %20 oranında artarak 126,1 milyar dolar olmuştur.

2022 yılı ihracat hedefimiz olan 250 milyar dolar eşiğini geçmeye oldukça yakın olduğumuzu belirtmek isterim. Bu hedefimize, kararlılıkla uyguladığımız ihracata dayalı büyüme modelimiz, ihracatçılarımızın özverili çalışmaları, ihracata ilk hazırlıktan, pazarlama kabiliyetlerinin geliştirilmesine, dış pazarda tutunup markalaşmadan, yüksek katma değerli ürün ihracatına kadar verdiğimiz destekler neticesinde ulaşacağımıza inancımız tamdır.

TİCARET VE TİCARET UZMANLIĞI MESLEĞİ

İnsanların mal ve hizmet alımı için takas usulünü kullandığı ilk çağlardan, dijital platformlar üzerinden e-ticaret yoluyla alışveriş yapabildikleri günümüze kadar ticaret, insanlık âleminin serüveninde her dönem önemli bir ekonomik ve sosyal olgu olagelmiştir. Ticaret tüm insanlık tarihi boyunca hem ihtiyaçların karşılanması yönünden işlevsel bir rol üstlenmiş, hem de insanlığa refah, barış ve huzur getirilmesine katkı sağlamıştır. Montesquieu, “Nerede yumuşak huylu insanlar varsa orada ticaret vardır; nerede ticaret varsa orada insanlar yumuşak huylu olurlar” cümlesiyle, ticaretin insanlık âlemine kazandırdığı refah ve bununla birlikte gelen uzlaşı kültürünün altını açık şekilde çizmiştir.

Üretilen mal ve hizmetler ile sermaye ve işgücünün ülke içinde ve ülkeler arasında dolaşımı, tüketici ihtiyaçlarının daha hesaplı ve kaliteli biçimde karşılanması, düzenli istihdam sağlanması ve geleceğe dönük yeni yatırımların devamı gibi pek çok kriter bakımından da ticaret sosyal ve ekonomik hayattaki önemini korumaktadır. Bunun yanı sıra, gelişmiş ticari bağların ülkeler arasındaki karşılıklı bağımlılığı artırarak dünya barışına katkı sağladığı da bilinmektedir.

Modern dönem için küreselleşme sadece sosyal ve kültürel değil aynı zamanda ticari bir olgu olarak da kendini kabul ettirmektedir. Pek çok ülkenin son dönemde uygulamaya koyduğu korumacı politikalara rağmen, bu küreselleşme süreci günümüz dünyasında, özellikle teknolojik alandaki gelişmeler sayesinde, halen tüm hızıyla devam etmektedir. Son dönemde ortaya çıkan COVID-19 salgınına istinaden yaşanan arz ve tedarik zincirlerindeki sorunlar, tüm dünya ülkelerinin ticari olarak birbirine ne kadar bağımlı olduğunu bir kez daha ispatlamıştır.  Öyle ki, bugün Çin pazarından kaynaklanan yedek parça tedarik güçlükleri, teslimattaki gecikmeler veya navlun ücretlerindeki artışlar, Ankara’nın Ulus semtindeki esnafın satışlarını ve karlılık oranlarını dahi doğrudan etkiyebilmektedir.

Bu konjonktür, ticaretin ve ticarete ilişkin tüm parçaların ustalıkla ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Çünkü ülkemizim büyümesi, gelişmesi ve müreffeh bir ülke olarak en büyük ekonomiler arasında yerini almasının yolu ticaretten ve ihracatın kazançlarından geçmektedir. İşte ticaret uzmanları da ülkemizin bu yolda ihtiyaç duyduğu ticaret politikalarının doğru şekilde belirlenmesinde etkin rol oynamaktadırlar. Özellikle ekonominin en önemli yapı taşlarından birini oluşturan, kalkınmada en etkili ögelerden biri olan dış ticaretin doğru yönetilmesi, yakından izlenerek doğru yorumlanabilmesi, ülkemizin ihracata dayalı büyüme ilkesini benimsemiş olduğu da göz önüne alındığında büyük önem arz etmektedir. Bu açıdan, Bakanlığımız kariyer memurları olan ticaret uzmanlarının, kendi alanlarında yetkinliklerini her daim geliştirmesi, değişen durumları doğru okumaları ve hızla uyum sağlayabilmeleri, tüm bunları başarabilmek içinse sürekli bir öğrenme halinde olmaları elzemdir.

Ticaret uzmanlığı, teknik bilgi ve becerinin yanında çok kültürlü günümüz küresel dünyasını da anlama yeteneği gerektirmektedir. Nitekim ticaret her zaman son derece hareketli bir seyir halindedir. Bu durum, dijital teknolojilerin ve e-ticaretin de büyümesiyle beraber giderek sıradan bir duruma dönüşmektedir. Bu bağlamda, hızlı ve sağlıklı karar alabilen ticaret uzmanlarına duyulan ihtiyaç her geçen gün daha çok artmaktadır. Bu ihtiyacın karşılanması ise ticaret uzmanlarımızın büyük bir gayretle ve karanlık hiçbir husus bırakmamacasına ulusal ve uluslararası siyasi ve ekonomik gelişmeleri yakından takip etmesiyle mümkündür.

Ticaret uzmanları hem Bakanlığımızın hem de Türk dış ticaret politikalarının başat aktörleridir. Ticaret uzmanlarımız meslek hayatları boyunca bir yandan Bakanlığımızın çeşitli kademelerinde görev alarak ticarete yönelik politikaların oluşturulmasına katkı sağlarken, diğer taraftan dünyanın dört bir köşesine ticaret diplomatları olarak atanmakta, görev yaptıkları ülke ile ikili ticari ve ekonomik ilişkilerimizin artırılmasına katkı sağlamaktadırlar.

Bizim tek arzumuz müreffeh bir Türkiye’nin tesis edilmesi, gelecek kuşaklara aydınlık yarınlar hazırlanmasıdır. Tüm gayretlerimizin temeli bu arzu ve hedeftir. Bu hedefler doğrultusunda, Bakanlığımızın tüm ticaret uzmanlarının, gerek uluslararası gerekse ulusal gelişmeleri yakından takip ederek, akademik birikim, müzakere kabiliyeti ve yüksek çalışkanlıkları sayesinde ticaretin mevcut seyrini ülkemiz ekonomisi lehine çevireceğinden kuşku duymuyorum.