Çok Kutuplu Küresel Ticarette Yeni Açılım Arayışları

avatar

Bu çalışma, küresel ticaretin son çeyrek yüzyılda geçirdiği çok katmanlı dönüşümü analiz etmekte; özellikle 2008 Küresel Krizi, Kovid-19 salgını, Rusya-Ukrayna savaşı ve ABD-Çin rekabeti gibi kırılma anlarının, küresel ticaretin doğasını nasıl köklü biçimde yeniden şekillendirdiğini ortaya koymaktadır. Küresel ticaret artık yalnızca ekonomik değil; jeopolitik, teknolojik ve çevresel parametreler üzerinden tanımlanan bir alan haline gelmiştir. “friend-shoring”, “nearshoring”, “stratejik kopuş” (strategic decoupling) gibi kavramların yükselişi, verimlilikten ziyade güvenlik ve siyasi uyumun ticaret kararlarını belirlemeye başladığını göstermektedir.

Günümüzde ticaret savaşları etiketi altında gelişen ABD-Çin hattındaki hegemonya mücadelesi, kendini nadir elementler, dijital altyapılar ve kritik ham maddeler gibi alanlarda gösterirken Dünya Ticaret Örgütünün işlevselliğini yitirmesi, Kapsamlı ve İleri Düzey Trans-Pasifik Ortaklığı (CPTPP), Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCEP) ve Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Anlaşması (AfCFTA) gibi bölgesel ve tematik ticaret bloklarının yükselişini beraberinde getirmektedir.

Bu bağlamda, yeni dünyada tesis edilen küresel ticaret dönüşümü korumacılıkla açıklanamayacak kadar derin bir yapısal yeniden yapılanma sürecine işaret ederek ülkeler arasındaki mesafenin sadece fiziki olarak değil kültürel, dijital ve yönetişimsel olarak ifade edilmesine sebep olmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye’nin başta AB olmak üzere geleneksel pazarlarda doygunluk seviyesine ulaşmasından hareketle yeni ihracat, rekabet ve büyüme alanları için farklı stratejiler ışığında ürün ve pazar çeşitlendirmesi patikalarını izlemesi faydalı olacaktır.

Türkiye’nin küresel ticarette konumlanmasının, statik değil dijital altyapı, kültürel uyum ve yönetişim kapasitesi gibi yapısal faktörlerle zenginleşen dinamik, çok katmanlı ve çok taraflı bir dış ticaret vizyonuyla yeniden şekillenebileceğini tartışan bu çalışma sonuç olarak Türkiye’nin bu yeni düzen içinde nasıl yeniden konumlanabileceğine ilişkin stratejik öneriler sunmaktadır.

Ticaret Politikası ve Sürdürülebilirlik: Kamusal Yaklaşımlar

avatar

Küresel ticaret politikaları, iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle giderek daha fazla iç içe geçmektedir. Çevresel standartlar ve sürdürülebilirlik sertifikaları, ticaretin yönünü belirleyen temel unsurlar haline gelmiş olup, ülkeler bu alanda düzenleyici kapasitelerini güçlendirme ihtiyacı duymaktadır. Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakatı ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması gibi uygulamalar, ticaret ortaklarını sürdürülebilirlik gerekliliklerine uyum sağlamaya zorlamaktadır.

Ancak, sürdürülebilirlik odaklı ticaret politikalarının, gelişmekte olan ülkeler için maliyetler yaratabileceği ve küresel rekabeti etkileyebileceği belirtilmektedir. İzole politika önlemleri, karbon kaçağı gibi sorunları beraberinde getirebilir ve küçük ölçekli işletmelerin piyasadan dışlanmasına yol açabilir. Bu nedenle, uluslararası işbirliği, düzenleyici çerçevelerin uyumlaştırılması ve kamu-özel sektör ortaklıkları, sürdürülebilir ticaretin desteklenmesinde kritik rol oynamaktadır.

Çalışma, bölgesel ticaret anlaşmalarının sürdürülebilirlik hükümlerini nasıl içerebileceğini ve çok taraflı platformlardaki tartışmaların ticaret ve çevre politikaları arasındaki uyumu nasıl artırabileceğini incelemektedir. Türkiye gibi AB ile yakın ticari ilişkileri olan ülkeler için, bu süreç hem zorluklar hem de fırsatlar sunmaktadır. Ülkemizin Yeşil Mutabakat Eylem Planı doğrultusunda atacağı adımlar, sürdürülebilir ticarette bölgesel bir lider konumuna ulaşmasını sağlayabilir.